Kısmın içeriği:
03-01-01) Giriş, anamnezi.
03-01-02) Tanımlar, kısaltmalar.
03-01-03) İzlenimler arzusu (= PD arzusu).
03-01-04) Sevinçli arzuları gerçekleştirmenin 10 kuralı.
03-01-05) Daha sonraki tanımlar.
03-01-06) Arzuları tiplere ayırma örneği.
03-01-07) İktidar sorunu. “Meditasyon”.
03-01-01) En erken çocukluğundan beri seni günden güne, dakikadan dakikaya kendi arzularına “edebe aykırı”, “kötü”, “ayıp”, “engelleyici”, “yanlış” bir şeye gibi bakmaya alıştırıyorlardı. “Arzu” kelimesinin yerine geçen ve çok açık olarak ifade edilen negatif bir renge sahip biröok kelime uydurulmuş ve uygulamaya konulmuştur: “kapris”, “naz”, “hevesler”, “keyfilik”. [Arzuları] “gerçekleştirmek” – “yüz vermek”, “çevredekilere tükürmek” ile değiştirilmekte, “bir şeyi istemek” ise – “problemlere sahip olmak”, “kafayı takmak” ile değiştirilmektedir. Arzularını bastırmak istemeyen ve onları gerçekleştirmeye yönelen insan “bencil”, “hodbin” biri olarak damgalanır. Eğer bir şeyler ile çok meraklı isen, sana “inatçı”, “tuhaf biri”, “eksantrik” derler, hatta “manyak” damgasını yapıştırırlar ve bu, sanki bir şaka olarak söyleniyorsa da, ancak şaka maskesi altında kendi gerçek tutumunu ifade etmek çok kolay olduğunun bilincinde olmak gerekir ve şu durumda bu son derece negatif bir tutumdur, çünkü “manyak” kelimesi, “tuhaf bir raslantı” olarak, son derece tehlikeli suçluları, katilleri, tecavüzcüleri işaret etmek için kullanılır. Kendi arzularına karşı horlayıcı ve hatta saldırgan bir tutumu sağlamlaştırmak amacıyla mefhumlar oluşturulur ve kafaya yerleştirilir, sonuçta arzuları olan bir insan çevredekiler ve hatta onun kendisi tarafından “problemleri” olan, herşeyi “yolunda gitmeyen” bir insan olarak yorumlanır. İnsanın “herşeyi yolunda” olduğu zaman, onun parlak arzuları olmadığı sayılır. Avrupa ortamında yayılmış son derece çarpıtılmış Budizm fikirleri bu tabloyu tamamlar, ki onlara göre “nirvana” – bu, arzuların tam bir sönmesiyle karakterize edilen üstün mutluluk halidir. Bütün bunların sonucunda insanlar yanlışlıkla en mutlu bir hal olarak arzuların yokluğu halini, topyekün memnunluğu, aleladeliği, izlenimlerin uyuşuk yutulmasını sanırlar. Sevinçli arzuların horlanması, onların direkt bastırılması, son derece öldürücü bir etkiyi yapmakta, ND, NF, aptallık setini meydana getirmekte, insanı ES’ler yaşamak imkanından mahrum etmektedir.
Toplumda oluşmuş esintilere bağlı olarak güçlü arzuların bazı şekilleri “faydalı” kabul edilir ve bu durumda arzuları şu an bu hata düşen insanlar “saygı”, destek, takdir görür, fakat moda değişir değişmez veya insan diğer arzuları da belli edince, o hemen yeniden tuhaf insanlar ve manyaklar kategorisine düşüyor. Bu, sevinçli arzuları toplum tarafından kabul edilen hata düşen insanın tüm diğer arzuları bastırmaya, “doğru” arzuyu mekanik olarak kamçılamaya mecbur ediyor, bu da çok çabuk mecburiyete, mekanik ve sevinçsiz bir harekete dönüşüyor.
Sen, eğer kendi sevinçli arzularını bastırmaya alışmış, onları gizlice yaşıyorsan, bunun yanında utanç, suçluluk duygusu, korku duyarak, bu sık olarak da gizli veya açık bir saldırganlığa, nefrete dönüşüyor. Sen, arzuları yaşama ve gerçekleştirme sürecinin kendisinden duyulan zevkten mahrum oluyorsun, aynı zamanda mekanik, “doğru” arzuları yaşama ve gerçekleştirme mutluluk getirmiyor ve sen sadece sonuca sahip olmaya yönlendirilmiş ve narkotik olarak bağlanmış oluyorsun. Arzuyu yaşama ve gerçekleştirmede sevinç olmadığı, sadece sonuca sahip olma arzusu mevcut olduğu zaman ise, hep yeni ve yeni ND’ler üzerine çöküyor – sonuç kaygısı, sonucu elde etmemek korkusu, bir başkasının senin sonucundan yararlanabileceği korkusu ve saire. Buna bağlı olarak arzulara, ıztırap verici bir şeye gibi bakış kökleşiyor ve, arzu ne kadar daha güçlüyse, onu yaşama ve gerçekleştirme sürecinin tümüne eşlik eden ND’ler o kadar daha korkunçtur.
03-01-02) Arzuya tanım vermek imkansızdır, çünkü tanımlamak – artık bilinen bir şeye indirgemek demektir, fakat arzu, başka hiçbir şeye indirgenmez – ne duygulara, ne fikirlere, ne hislere. Şöyle insanlar var, onlar neyi ve nasıl yaşadıklarına o kadar dikkatsiz, ND’ler ve mefhumlarla o kadar kederlenmiş ve aptallaştırılmıştır ki, örneğin, arzuları fikirlerden ayırt edemezler. Dikkatli bir insan kolay ayırt eder – arzular var ve onlara eşlik eden duygular ve fikirler vardır ve bunlar algıların esaslı olarak ayrı tabakalarıdır. Açlık hissi, bir şeyler yemek arzusu ile eşlik edilebilir, cinsel heyecan hissi de – seks yapmak arzusu ile; “o bana ihanet etti” fikri, kin duygusu, dövmek arzusu, kafada bir hararet veya ayaklarda ve kollarda bir soğukluk hissi ile eşlik edilir ve, tüm bu algıları karıştırmamak için, kendi algılarını asgari gözlemleme yatkınlığı gerek. Sen, ND’leri, mekanik arzuları, mefhumları giderdikçe ve, sevinçli arzuları, ussal açıklığı ve diğer ES’leri ürettikçe, senin ayırt etmek yeteneğin güçleniyor.
Bir şeyler istediğimi ben nasıl anlıyorum? Ben şu an peynir yemek mi istiyorum veya gezmeye gitmek mi? Böyle bir soruyu sorduğuma göre, demek, böyle iki arzunun mevcut olduklarını biliyorum, fakat bunu ben nereden biliyorum? Ben bunu biliyorum, çünkü şu anda peynir tadının hissi ve ormanın görsel imajının, kokusunun hissi, ayak altında esnek zeminin hissi mevcut ve, bu algıları güçlendirmek, daha net yapmak arzusu mevcuttur. Bu, imkansız geliyor – nasıl olur bu , ağızda hiçbir peynir yokken, peynirin tadı? Fakat, ağacı görmediğim halde onu tasavvur edebilmem kimseyi şaşırtmaz ki. Ya “tasavvur etmek” nedir? Ağacın görsel algısına sahip olmak budur işte – bu algı bulanık, kararsız olacak, fakat bu, işte görsel algıdan başka bir şey değildir. Eğer ben ağaca uzun zaman bakarsam, görsel imaj net ve sabit olur, ek algılar ile kaplanır ve sonuçta bu imajı kuvvetlendirmek arzusu daha kuvvetli olabilir. Peynir ile de aynen öyle – zayıf, belirsiz bir peynir tadı meydana geliyor ve onu kuvvetlendirmek arzusu ortaya çıkıyor – bu konu üzerine bir iç diyalog oluşuyor, istediğim peynir tadını nasıl elde edebileceğim hakkında akıl yürütmeye başlayabilirim. Bu şekilde ben bir şeyler istediğimi anlıyorum, çünkü bu bir şeylerin algısı bu yerde artık tecelli etmiştir, ancak zayıf, bulanık bir halde. Eğer ben, oğlanların bakışlarından memnunluk yaşamak için, renkli bir etek satın almak istiyorsam, tam bu anda bu yerde hem eteğe sahip olmak memnunluğu, hem oğlanların bakışlarından dolayı erotik bir heyecan, hem eteğin kalçalarda dokunsal hissi, hem de onun renginin ve deseninin görsel algısı ARTIK MEVCUTTUR. Böylece, şaşırtıcı bir sonuç çıkarmak mümkün: ben, istediğim zaman, şu anda olmayan bir şeyi değil, şu anda artık mevcut olan bir şeyi istiyorum, sadece onu daha net, daha sabit ve kuvvetli bir şekilde istiyorum! Bu sonuç, arzuların her zaman objeye yönelik oldukları hakkındaki gözlemlere uygun düşmektedir. Şöyle bir şey ortaya çıkıyor: “arzu” – bu her zaman “mevcut algıları kuvvetlendirmek arzusudur”. Ve, şaşırtıcı bir sonuç daha – bize açık olan, algıları ayırt etmek yeteneğinin yanında biz böyle bir durumda a) arzuyu ve b) arzunun gerçekleştirilmesini ayırt edemiyoruz, ki eğer ben peynir istiyorsam, peynirin tadı artık vardır, yani arzu ve arzunun gerçekleştirilmesi – aynı anlıdır. Bu, peynir arzusunu, onun tadını, dilde olduğu parlak bir şekilde hissedecek kadar kuvvetlendirmek yöntemi olduğu anlamına gelir mi? Ve, hem tokluk duygusu meydana gelecek, hem de bütün fizyolojik prosesler, sanki sen besleyici maddeleri almışsın gibi cereyan edecek kadar doymayı istemek mümkün mü? Sen, aralıksız olarak ES yaşamayınca, arzular üzerinde, onlar kendi sırlarını açacak derecede bir yoğunlaşma senin için imkansız olduğu sürece, bu sorular cevapsız kalır. Şimdilik tek bir şeyi kaydedelim: arzu olduğu zaman, bir dereceye kadar o artık gerçekleştirilmiştir.
■ Sevinçsiz, veya mekanik arzular (ma) olarak ben, şu aşağıdaki özelliklere sahip arzuları adlandırıyorum:
a) çeşitli teşvik edici veya ahlaki parazit-kelimeleri içeren mefhumlarla koşullanmışlardır: “şuraya gitmek gerek”, “şöyle yapmak lazım”, “şöyle davranmak iyi olurdu”, “şunu yapmamak adaletsizdir”, “benden şunu bekliyorlar” ve saire. Sende bunları yapmak için sevinçli arzu yoktur, fakat “bu gerek” veya “bu adaletli” diye musallat bir fikir mevcut olduğuna göre, sen, memnuniyetsizliği ve isteksizliği yaşamaya devam ederek, “iyi ki bunu yaptım, bu doğru, böyle yapmalı işte” gib fikirleri destekleyerek, kendinden hoşnutlukla ND zehirlenmesini telafi etmeye çalışarak, gidip bunları yapıyorsun;
b) ND’ler – hiddet, korku, can sıkıntısı v.s. – ile koşullanmışlardır;
c) mekinik bir alışkanlık ile koşullanmışlardır – sen her zaman, işten dönünce, televizyonu çalıştırıyorsun ve, haber programları hiç de ilgini çekmiyorsa bile, gene onları izliyorsun, can sıkıntısı, yorgunluk v.s. yaşayarak;
d) diğer ma’lar ile, mesela, daha önce mahrum olduğun şeylerin hipertelafisi arzusuyla, koşullanmışlardır. Eğer çocukluğunda, gençliğinde sıkılganlıktan, korkulardan ve ahlaki yasaklardan dolayı sen az seks yapmışsan, sevişmek arzusu, 20-25 yaşlarına gelince, o kadar hummalı bir hal alabilir ki, sen, yasaklardan kurtuldukça, hareket eden her şeyin üzerine atlayacaksın, şu anda böyle bir sevinçli arzunun olup olmadığını durup kendine sormayı unutarak. Eğer duruyor ve arzuşarı duymaya deniyorsan da, keskin bir memnuniyetsizlik ve “kendini” sınırladığına dair fikirler meydana geliyor.
Mekanik arzuların ortak özelliği – sevinçsizlik, hummalı oluş, kaos, yani, onları yaşayarak ve gerçekleştirerek, sen esinli sezgilerin (ES) – sefkat, güzellik duygusu, coşku, yönelim v.s. – kuvvetlenmesini yaşamıyorsun. Tersine – negatif fon (NF) kuvvetlenmeye devam ediyor, ND fışkırmaları başlıyor ve kaotik iç diyalog kuvvetleniyor. Gurciyev’den bir alıntı: “insan, en çeşitli arzuların mücadele, rekabet sahnesidir, onların hepsi kendilerine “ben” diyor, yani kendilerini efendi saymaktalar ve hiçbiri diğerini tanımak istemiyor. Onlardan her biri iktidarda bulunduğu o kısa zaman süresi içinde, hiçbir şeye bakmadan, hoşuna giden şeyleri yapar, bunun hesabını ise daha sonra başkalarına görmek düşer. Ve onlar arasında hiçbir düzen yoktur. Onlardan kim yukarı fırlarsa, işte o efendi olur. O, sağında ve solunda bulunan herkesi kamçılıyor ve hiçbir şeyden korkmuyor. Fakat kısa bir zaman sonra bir başkası kamçıyı kapıyor ve onun kendisini dövmeye başlıyor. Böyle tüm insan hayatı boyunca devam eder. Herkesin beş dakika için kral olabileceği ve bu beş dakika içinde krallıkla istediği herşeyi yapabileceği bir ülkeyi tasavvur edin. Ki hayatımız işte böyledir ya”.
Senin yerinde tezahür eden ma’ların tam bir tablosuna sahip olmak için, ne ile çalışmak istediğini kendine net bir şekilde tasavvur etmek için, ben, onların tam listesini yapmayı ve bu listeyi, yeni ma’lar keşfedildikçe, tamamlamayı tavsiye ediyorum.
■ “Mekanik arzuların kıskaçları” – ma esnasında ve gerçekleştirilmesinin sonrasında gelen kaçınılmaz bir ıztırap efekti: ma’nın gerçekleştirilmesi esnasında insan, gelecte bir takım mutluluğu elde etmeyi hesaplayarak, ıztırap yaşıyor (yani, sevinçli arzuları bastırıyor, ND yaşıyor). Eğer ma gerçekleştirilmemiş ve tahmin edilen mutluluk gelmemişse, kaybedilen zaman ile ilgili yoğun ND’ler, kendine acıma v.s. meydana geliyor. Eğer ma gerçekleştirilmişse, tahmin edilen “mutluluk”un hiç de mutluluk olmadığı ortaya çıkıyor – insan, hep aynı ND’leri yaşıyor ve bunlara yenileri ve hatta daha büyük olanları ekleniyor, sevinçli arzuları bastırmak için yeni sebepler ortaya çıkıyor, sonuçta da hep aynı ıztıraplar yaşanıyor. Sevinçli arzularını gerçekleştiren biri, tersine, hem sa’ları gerçekleştirme esnasında, hem de arzu gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilmemiş olduktan sora da ES’leri yaşıyor.
“Ma’ları gerçekleştirme nöbeti”nin karakteristik belirtisi – “hayat, yanımdan geçiyor” olarak tasvir edilebilen artan nahoş spazmodik bir haldir. Nereye olduğu anlaşılmayan fon bir acele, zamanın gitmesinden dolayı bir kaygı meydana geliyor.
■ Ma çeşitlerinden biri – arzuları bastırmak arzusu (aba). Bastırma ve giderme arasındaki farklılıkları ben ND’ler hakkındaki bölümde açıklamıştım – bastırma halinde ma kesilmiyor, NF meydana geliyor. Giderme durumunda ma tamamen yok oluyor, huzur veya ES meydana geliyor. Böylece aba – her zaman tanım itibariyle ma’dır, çünkü ND yaşamak arzusunun şeklidir ve herşeyden çok ND ve mefhumlarla koşullanmıştır. Aba’ya, “asketizm” denen şeyin çeşitli şekilleri aittir, insan, ya “aydınlanma”, sağlık ve saireye dair mefhumlara, ya da otoritelere olan inanca, ya da diğer insanlar üzerinde izlenim bırakmak arzusuna göre hareket ederek, kendi arzularını (hem sa’ları, hem de ma’ları) bastırdığı zaman. Bunun yanında o, bir yığın ND, kendi “başarısından” memnunluk yaşıyor, bastırılan arzuyu gerçekleştirme ma’sını kuvvetlendiriyor, derin psişik bir krizin, yani parlak, uzun süren ve yıkıcı olan bir ND nöbetinin ve onların yol açtıkları davranışların, temelini atıyor.
■ Sevinçli arzular (sa), şu aşağıdaki kriterlere uymaktadır:
a) onların asıl yaşanması ve onları gerçekleştirme prosesi (nihai sonuçtan bağımsız olarak) sevinç, önceden tama, önceden sezme ve diğer ES’ler ile eşlik edilir;
b) eğer sa’yı gerçekleştirmek olmadıysa (ve de onu gerçekleştirmek olamayacağı fikri meydana geldiğinde), ND’ler ortaya çıkmaz.
Senin, eğer kederlenmeleri giderme pratiği ile uğraşmıyorsan, hemen hemen bütün arzularının mekanik arzular olduğundan kendine hesap vermek gerekir ve, hatta sa meydana geliyorsa bile, o derhal ma ile değiştirilir. Eğer pratik ile uğraşmaya başladıysan, o zaman küf kokan bataklıkta bir hareket başlıyor, temiz sa derecikleri ortaya çıkıyor ve ma’larla karışıyor, onun için devamlı bir nöbetleşme, sa’ların ve ma’ların birbirlerinin yerine geçme prosesi gidiyor. Sana, hem sebat, hem azim, hem dikkatlilik ve yönelimi harcamak gerekecek, ma ve sa’ları mümkün olduğunca sık, mümkün olduğunca titiz bir şekilde ayırt etmek, birincileri gidermek ve ikincileri kuvvetlendirmek için.
Mesela, sen tabanı yıkamaya başladın, çünkü şu anda bu, ND’lerden temizlenme ile rezonans ediyor, fiziksel bir aktivite sa’sı vardır ve sen onu gerçekleştiriyorsun, fakat beş dakika sonra o ansızın kaybolduğu ve başka bir sa ortaya çıktığı zaman, mefhumsal bir fikir meydana geliyor: “madem başladın – artık bu işi sona ulaştır”. “Sona ulaştırmak” ma’sı ortaya çıkıyor, sa’lar kayboluyor, ES’ler kesiliyor.
Tipik bir örnek daha – sevinçli arzunun gerçekleştirilmesini (sag) “sonraya bırakmak”: direkt şimdi dışarı çıkıp gezmek sa’sı var, “derslerimi daha yapmadım, yaparım, sonra çıkarım” fikri meydana geliyor, sonuçta sa kayboluyor, aleladelik, ND’ler üzerine çöküyor ve, bütün dersler yapılınca, gezmek artık istenmiyor, fakat durup sa’lara kulak vermek yerine, sen gezmeye gidiyorsun, çünkü “istiyordum ya” fikri vardır ve sonuçta – yine mekanik arzunun gerçekleştirilmesi (mag).
Lis’den bir alıntı: “Sa’lar rafa koyuluyor, çünkü onlara “adamakıllı” yaklaşmak, hazırlanmak isteniyor. Çocukluğumdan beri bende işte öyle oluyor – zevk, sürecin kendisi değil, “…şöyle olduğu zaman neler olacak” konusundaki fanteziler, veriyordu – bunun hakkında konuşmayı, hayaller kurmayı seviyordum. Çocukluğumdan beri ben gerçekleştirilmemiş fantezilerle besleniyorum. Bu, önceden tatmayı getiriyor idiyse de, fakat bu önceden tatma kararsız, zayıf ve süreksiz idi. Değişmez olan, yeni fantezilerle beslenme ihtiyacı idi, ayrıca ben çoğu zaman sa’yı gerçekleştirmeye asla başlamıyordum, bundan dolayı da boşa çıkmış umutlardan – kendimin ve başkaların umutlarından – suçluluk duygusu meydana geliyordu. Sa’lar bastırıldıklarına göre de, yenileri ortaya çıkmıyordu ve önceden tatma kuvvetlenmiyordu”.
Eğer hareket sa ile koşullanmışsa, “pere – “ önekini taşıyan kelime ile ifade edilen sonuç, sa’nın farkedilmeden ma’ya değiştiğine işaret ediyor – “aşırı yedim”, “fazla seviştim” v.s. (“pere – “ – Rus dilinde kelimenin önüne eklenen ve ona “bir şeyi normalden fazla, aşırı yapmak, etmek” manasını veren bir önek – Terc. notu). Sen yemek yiyor ve bundan zevk alıyorsun, fakat dikkat, kaotik oyalanmalara kaydı ve işte sen artık “fazla yemişsin” – sa, farkedilmeden ma’ya değişti. Bunu engellemek için, kendine devamlı olarak “ben direkt şimdi ne istiyorum” sorusunu sormak gerekir.
“Sa’nın meydana gelmesini önceden tatma” algısını ayıralım. Sanki ileriye tatlı bir atılış bekliyor, sanki kuvvetli ve emin bir şekilde kiriş gerilmiştir. Kederlenmiş insan, arzuların yokluğunu da, onların varlığını da ıztıraplı bir şekilde yaşıyor, yani her halükarda ND’ler meydana geliyor – ma’ların özelliği böyledir. Burada herşey tersinedir: sa’lar olmadığı ve bunun yanında ND’leri kusursuz giderdiğin zaman, sen, önceden tatma zevkini yaşıyorsun, sa meydana geldiğinde ise – onu yaşama ve gerçekleştirme zevkini.
■ “Arzuların seleksiyonu” terimiyle ben, üç aşamadan oluşan prosesi belirtiyorum:
a) cari zamanda tezahür edilen arzuların ayırt edilmesi,
b) onların ma ve sa olarak teşhis edilmesi,
c) ma’ların giderilmesi ve sa’ların üretilmesi.
Arzuların oldukça net bir şekilde ayırt edildiklerinin sonucunda onların sa ve ma olarak teşhis edilmesi hemen hemen otomatik bir şekilde gerçekleşiyor, fakat bu netlik zayıf ve kararsız ise, o zaman a) şıkkından b) şıkkına geçmede problemler yaşamak mümkündür. İtinalı bir ayırt etme esnasında “bağlayıcı arzuyu” – yani, ayırt edilmiş arzuları ma ve sa olarak teşhis etmek arzusunu – tanımak mümkündür. Bu ayırt etme, kendi tarafından, teşhisi yapmak arzusunu daha efektif olarak doğurmaya izin verir ve, prosesi daha da parçalara bölmemek ve a)’dan b)’ye geçiş yapmak alışkanlığını doğurmaya ulaşmak için, o yeterli olmaktadır. Aynısı b)’den c)’ye geçiş ile de doğru.
Yorumları devreli olarak değiştirme pratiği (ve ona eşlik eden arzuların karakterini ve yoğunluğunu değitirme pratiği), arzuların seleksiyonu aracıdır.
■ Arzuların “ekspres-analizi” – şu an yaşanan arzunun sevinçli ya da mekanik bir arzu olduğuna dair açıklığı birkaç saniye içinde elde etmeye izin veren hareketler toplamı. ES’ler ile rezonansın bir kriter olarak kullanılması güç oluyor, özellikle arzunun yoğunluğu düşük olduğu ve bunun yanında ya zayıf bir negatif fon, ya da zayıf bir esinli fon, ya da “hiçbir-şey-olmuyor” tezahür ettiği zaman.
“Ben, eğer şu arzuyu gerçekleştirirsem, daha mutlu olurum” inancı (yani, ayırt edici şuurun katı fiksajı) – mekanik arzuların genelleştirilmiş “iskeleti”dir. Bu iddianın asılsızlığı dışa itilir, çünkü o alışılmış bir şeydir – herkes, arzularını gerçekleştirdiği zaman, her zaman aşağı yukarı böyle düşünür. Oysa, kendini ve çevredekileri gözlemlemeler “mutlu olmak” tabirinin “mutluluğu yaşamak” anlamına geldiğini kolayca açığa çıkarır, yani bu, bir takım nimetlerin toplamı değil, insanların görüşüne göre, bu nimetlere ulaştıktan sonra mutlaka meydana gelecek heyecanlardır. Ancak, çok basit deneyler göstermektedir ki, arzu edilen eşyaya, statüye, dikkate v.s. sahip olmak, “mutluluk”u değil de, memnunluğun kısa bir fışkırmasını getirir. [Bir takım araçlara] sahip olmak, [“mutluluk” halini] yaşamaya getirmiyor.
Onun için, eğer sen “şunu yaparsam, daha mutlu olurum” fikrini [ve ona eşlik eden ilgili inancı] kaydediyorsan, bu, senin arzularının içinde mekanik bir arzunun mevcut olduğu anlamına gelir. Bununla beraber, aynı amaca yönelik hem sa’lar, hem ma’lar (zayıf yoğunlukta) tezahür edebilir ve, biri ne kadar daha güçlüyse, diğeri o kadar daha zayıftır. Böyle fikirlerin ve böyle inancın varlığı kontrolü, arzuların seleksiyonunu neredeyse ani olarak gerçekleştirmeye izin veren bir araçtır, bu da, kendi tarafından, diğer sa’ların ve ES’lerin, algıların ayırt edilmesinin asıl kendisinin ES’lerle çok rezonans ettiği için, ortaya çıkmasına getirir.
■ A) arzuyu ve b) bu arzuyu gerçekleştirmek arzusunu (aga) ayırt etmek amaca uygundur, çünkü sevinçli olabilir, onu gerçekleştirmek arzusu ise – mekanik ya da sevinçli olabilir ve, eğer bu ayırt etme yoksa, seleksiyonu uygulamak imkansızdır. Böyle bir ayırt etme, sa yaşama prosesini, onu gerçekleştirmek mümkün olup olmadığına, senin onu gerçekleştirmek isteyip istemediğine, onu gerçekleştirdikten sonra nelerin olacağına dair fikirlerle eşlik edilen kaygılar ve korkular halindeki “eklentiden” serbest yapmaya getirir, bunun sonucunda da sa’lar daha serbest tezahür etmeye başlar.
Böyle bir ayırt etme, daha şunları getirir:
- sa’lar daha belirli, güçlü, buruşuksuz yaşanır;
- sa’lar, gözlemlemek, incelemek için ulaşılabilir oluyor;
- sa’ları yaşamaktan zevk duymak yeteneği artıyor;
- sa’nın diğer ES’lerle rezonansı kuvvetleniyor;
- arzuyu gerçekleştirme otomatizmi durdurulduğuna göre, sa’nın evrimi mümkün oluyor ve bunun içine geri kalan algılar da sürükleniyor.
Mesela, eğer cinsel arzunun ortaya çıkmasının arkasından otomatik olarak onun gerçekleştirilmesi geliyorsa, cinsel arzu buruşuk, belirsiz yaşanır, sen onun renk tonlarını hissedemezsin, o derin, yoğun olamaz. Acil gerçekleştirme mekanizması durdurulduğu zaman, arzunun ve ona bağlı hislerin ve diğer algıların evrimi gerçekleşiyor – başka türlü ben buna “cinselliğin gelişmesi” diyorum – arzuların, yeni hislerin, ES’lerin hep daha büyük ve daha geniş spektrumu ulaşılabilir oluyor, beden daha duyumsal oluyor, onun hep daha yeni kısımları “erojen bölge” oluyor, hislerin derinliği ve çeşitliliği artıyor, artık bilinen ve tamamen yeni ES’lerin beklenmedik yankıları meydana geliyor.
Gerçekleştirme otomatizmi, daha bir sonuca getirir: arzuyu yaşarken, daha sonra nelerin olacağını sen artık “biliyorsun”, yani kendin durumun gelişimini programlıyorsun, öntatmadan mahrum olarak, herşeyi önceden bilinen yaparak ve sa, ES’ler ile rezonans halindeki beslenmeyi almıyor ve çoğu kez ya hemen burada kayboluyor, ya da ilgili ma ile değiştiriliyor. Arzuyu ve bu arzuyu gerçekleştirmek arzusunu ayırt ederek, onların meydana gelişleri arasında bir “aralık” keşfederek, sen bu mekanizmanın tekerleğine sanki bir değnek sokmak ve onu durdurmak imkanına sahip oluyorsun.
Eta-ma: “sa avı” terimi” – esinli fon (1-4) + hep yeni sa aramak sa’sı (5+), “boğulacak gibi”, durmak imkansız” kelimelerle rezonans eder. Kaotik oyalanmalar yok, sadece “sa aramak istiyorum” fikrinden ciddiyet ve coşku meydana geliyor.
■ Arzuyu ve bu arzuyu gerçekleştirmek arzusunu ayırt etmeye öğrenmek hiç de kolay değil, çünkü onları karıştırma otomatizmi sende on yıllar boyunca oluşuyordu. Alıştırma olarak, arzu ve onu gerçekleştirme başlangıcı arasında en azından birkaç saniyelik duraklar yapmaya öğrenmek mümkün – buna gerçekleştirmeyi frenleme pratiği diyelim. Arzu meydana geldiğinde, dur, hissetmeye çalış – asıl şimdi ne istenir, neye karşı özellikle parlak bir önceden tatma var. Bazen arzuyu yaşama prosesinin kendisi, onu gerçekleştirmekten daha çekicidir. Arzuyu gerçekleştirmek mekanik arzusunun karakteristik bir özelliği şundan ibaret: gerçekleştirme frenlendiğinde hemen o anda bir sürü ND ortaya çıkıyor, oysa arzuyu gerçekleştirmek sevinçli arzusunun frenlenmesi, ND’lerin ortaya çıkmasına getirmediğinden başka, öntatmaktan duyduğun zevki de asla zayıflatmaz, hatta bazen onu kuvvetlendirir.
■ [Arzuların seleksiyonunu gerçekleştirmek için] arzuyu yaşamak arzusunu (aya) ayırt etmeye öğrenmek amaca uygundur. O da gene sevinçli ya da mekanik olabilir. Mesela, sen art arda birçok orgazm yaşamışsan, seksi düşünmekten bile artık bir ret meydana gelir, keyfin bozulur ve, böyle olmakla beraber, eğer yanından beğendiğin bir oğlan geçerse, sen onu bakışınla uğurlar ve mekanik olarak onu arzulamayı istersin, orgazmdan sonra meydana gelen o bayağılığı ve NF’yi tıkamak için ve de oluşmuş alışkanlıktan dolayı. Böyle bir durumda arzuyu yaşamak mekanik arzusunun (ayma) varlığı, senin bir ret, bazen bir tiksinme, diğer ND’leri yaşamanla ispatlanır, oysa ayma olmasaydı , sen sadece “arzu meydana gelmiyor” diye kaydederdin.
■ Arzuyu kuvvetlendirmek arzusunu (aka) ve arzuyu zayıflatmak arzusunu ayırt etmeye öğrenmek amaca uygundur. Birincinin terbiye edilmesi, sa’ların terbiye edilmesinde çok büyük bir rol oynar, ikincisi deneyleri koymakta sık kullanılır, bir takım arzuya dair bir açıklık olmadığı ve sen onu kuvvetlendirdiğin, zayıflattığın ve, bu prosese diğer algıların nasıl tepki gösterdiklerini gözlemlediğin zaman. Her iki arzu, mekanik veya sevinçli olabilir. Mesela, eğer “bir takım sa’yı kuvvetlendirmek sa’sı vardır” diye kaydetmek yerine sen “sa’yı doğurmak, kuvvetlendirmek gerek” mefhumunu takip ediyorsan, aya ve aka mekanik, sevinçsiz olurlar ve, tabii, ND’ler ve yorgunluktan başka hiçbir şeye bu getirmez.
■ Sevinçli arzuları kuvvetlendirmek yöntemleri:
1) Arzuyu kuvvetlendirmek arzusunu üretmek, yani sa’ların kuvvetlenmesini çok istediğinin üzerine dikkati döndürmek.
2) Güçlü ve sevinçli bir öntatmanın üretilmesi, çünkü o, sa ile rezonans eder. Parlak bir önceden tatmayı yaşadığın durumları hatırla, onları detaylı bir şekilde tasvir et. Öntatmayı doğurmak için sen bu durumları hatırlayabilirsin, zamanla ise doğrudan doğruya öntatmanın içine “atlamaya” öğrenirsin.
3) İstenen değişmeyi tasavvur etmek, bunu arzuyu sesli olarak ifade etme (“ASİ”) biçimsel pratiği ile eşlik ettirmek.
■ Sevinçli arzuları kuvvetlendirmek için engeller:
1) Ma’lar, muazzam sayıda ND’ler ile bağlıdır – hayal kırıklığı, sinirlenme, yeis v.s. ve herkes bilir ki, arzu ne kadar daha güçlüyse, onun eşliğinde tezahür eden ND’ler de o kadar daha güçlüdür. Bunun, sa’ların değil, sadece ma’ların özelliği olduğunu bilmeyerek, insanlar tüm arzuları bastırır ve güçlerinin yarısı, onda biri, yüzde biri kadar arzu ediyorlar, kendilerini iktidarsız, yani istemek gücü olmayan biri, yaparak, apatiye, aleladeliğe, depresyona, hayat sevincinin kaybına gelerek. Güçlü sa’ların ortaya çıkması otomatik olarak gelecek ND’ler korkusunu ve sa’ları bastırma otomatizmini çağırır, onun için:
a) bu korkuyu gidermek,
b) sa’yı, öntatmayı yaşamak arzusunu kuvvetlendirmek,
c) sa’ları yaşamanın, sonuçtan bağımsız olarak, başlı başına bir zevk olduğundan kendine hesap vermek,
d) sa’ların muhtemel gerçekleştirilmemesi fikirlerinden dolayı meydana gelen ND’leri gidermek gerekir.
2) Şüpheci fikir: “hiçbir zaman hiçbir arzu hiçbir şeye getirmiyor – hayat, nasıl sönük idiyse, aynen öyle de kalmaktadır”. Şunları yapmak gerekir:
a) ma’ları yaşama ve gerçekleştirme ile ilgili geçmişteki tecrübenin sa’ları yaşama ve gerçekleştirme tecrübesiyle hiçbir ilgisi olmadığına dair ussal açıklığı doğurmak,
b) böyle fikirleri akli bir zehir olarak kabul etmek ve dikkati onlardan geri çevirme direkt gayreti ile onları gidermek.
■ Algıların değişme hızı ve sabitliği, sevinçli arzunun yoğunluğu ve sürekliliği ile orantılıdır. Bu basit kuralı keşfetmek kolay değil, çünkü insanlar çok sık “arzu hakkındaki fikri” hatalı olarak “arzu”nun kendisi yerine kabul ediyor. Eğer insan, “falan alışkanlığı değiştirmek istiyorum” diyorsa, o daha çok, değişmek istediğini düşünüyor sadece, fakat böyle bir arzuyu yaşamıyor veya onu çok zayıf ve nadir yaşıyor. Bu, genel olarak yagın bir karıştırmadır. Bir de arzu yerine hatalı olarak “arzuyu yaşamak arzusu” kabul edilebilir. Ben, eğer değişmek için güçlü bir arzunun bende tezahür etmesini istiyor, fakat bu değişmek arzusunun kendisi mevcut değil veya çok zayıf ise, bu, değişmelerin meydana gelmesi için yeterli değildir, özellikle eğer çıkış arzusu mekanik ise.
■ Bütün ma toplamının içinden açıkça mekanik arzuları (ama), yani mekanik, kederli, istenmeyen, ağrılı oluşları senin için açık olan arzuları ayırmak amaca uygundur. Ama’ların giderilmesine, kendine acıma, kayıp duygusu, “kendine” baskı yapma fikri eşlik etmez; kendini ama’lar ile özdeşleştirme derecesi asgaridir ve onlar, gizlice mekanik arzulara (gma) nazaran, çok daha kolay giderilir. ND’leri giderme durumunda da olduğu gibi, esas zorluk, ND’leri gidermekte değil, bunu yapmayı gerçekten güçlü ve net bir şekilde istemektedir.
Sa’ları yaşama ve gerçekleştirmeye dair edinilen tecrübenin yazılı olarak kayedilmesi, kendi fiillerini eleştirel bir biçimde ele almak, kendini aldatmanın, artık olaydan sonra olsa da, tipik şekillerini ortaya çıkarmak imkanını verir. Mesela, eğer çocuk ağlıyorsa, sende onun yanına varmak ve onu teselli etmek arzusu meydana gelebilir ve bu arzuyu sen sevinçli bir arzu olarak sınıflandırıyorsun. Bu tecrübenin daha sonraki analizi şöyle bir soruya getirebilir: “bu, garip bir tesadüf değil mi – sempati ve güya sevinçli arzu, özellikle çocuk ağladığı zaman tezahür ettiler, teselli etme prosesinde ise sabırsızlık, sinirlenme veya acıma ND’leri farkedildi”. Bu, bir kendini aldatmanın yer aldığını tahmin etmek için esas teşkil eder, bu da, gelecekte bu gibi durumlarda kendi algılarını daha dikkatli bir şekilde incelemeye izin verir.
■ “Kusursuz davranış” terimini koyalım: bu, sa’lara uyma sonucu olan ve tüm devamları süresince önceden tatma ile eşlik edilen fiilerdir. Böyle fiillerin herhangi bir ahlaki değerlendirilmesi imkansızdır, çünkü bu fiiller tanım olarak ne kurallara, mefhumlara ve alışkanlıklara uymak arzusunun, ne de kuralları ihlal etmek arzusunun sonucudurlar, onlar, sa’ların tezahür etmesi sonucudur ve, böylece, kusursuz davranışın motivasyonunda ne “çünkü”, ne de “onun için” vardır. Kusursuz davranış – bu, “ben bunu, sa’lara uyduğum için yapıyorum ve bunun yanında diğer ES’lerle rezonans meydana geliyor” olduğu zaman. Böylece, kusursuz davranışın sadece mefhumsal olarak yorumlanmasını değerlendirmek mümkün ve, çevrende bulunan insanların asıl bu şekilde davranacaklarından kendine hesap vermeyi unutma – sen, kendi motivasyonlarının “esinli oluşları” hakkında ne dersen de, insanlar seni kendi mefhumlarına, yazılı ve yazılı olmayan kanunlarına göre yargılayacak ve, bunu göz önünde bulundurmamak, çevredeki insanlar tarafından mümkün hareketlere dair tahminleri dışa itmek – senin istemediğin sonuçlara getirebilecek bir ahmaklıktır.
■ Arzuyu, hem onu yaşama ve gerçekleştirme prosesinin kendisini, hem de gerçekleştirmenin sonuçlarını incelemek amacıyla, gerçekleştirmeye “eşlik ettirme (refakat) pratiği” adını verelim. Refakat pratiğini daha çok gma için uygulamak isteniyor, çünkü onu anlamak isteniyor, yani onu oluşturan parçalara bölmek ve onlardan hangilerin ma, hangilerin de sa olarak ortaya çıkacaklarını tespit etmek. Bazen ama’yı da eşlik ettirmek arzusu meydana geliyor, onun mekanik oluşuna dair kendi açıklığını sağlamlaştırmak için. Asıl eşlik ettirme pratiği, “tecrübeyi edinme” olarak adlandırmak mümkün olan şeye getirir:
a) belirli bir davranış sonucunda hangi algıların meydana geldiklerine dair ussal açıklık;
b) algıların hagilerinin istenen, hangilerin de istenmeyen algılar olduklarında açıklık;
c) istenmeyen algıları gidermeye ve istenenleri ütermeye yönelik gayretlerin harcanması.
Açıklığın derecesine ve gayretlerin etkililiğine bağlı olarak biz, büyük (önemli) veya küçük (önemsiz) bir tecrübe hakkında konuşuyoruz.
Ma’ların ve gma’ların mekanik olarak gerçekleştirilmesi, tecrübenin edinmesine getirmiyor, buna, evinin çnündeki peykede görebileceğin herhangi bir ihtiyar adam kanıt olur – bu adam, çok yaşamış, çeşitli durumlarda bulunmuş, birçok duygu ve arzuları yaşamış, birçok insanla temas etmiş, fakat kederlenmelerden kurtuluşu, ussal açıklığı, sa’ları yaşama ve izleme kabiliyetini, istenmeyen algılardan kaçınmak ve istenen algıları yaşamak kabiliyetini elde etmediğinden başka, geçen her yıl ile ND ve aptallık içine daha fazla batmaktadır, onun algılarının spektrumu olduğunca ilkel ve tekdüzedir. İnsanlar, çok hızlı bir şekilde ihtiyarlamaya, 40 yaşında değil, 50 yaşında değil, 20-25 yaşlarında başlıyorlar. Artık 30 yaşına gelince insanların büyük bir çoğunluğu kendileriyle, sa yaşamamak bir yana, sa’ları üretme, ND’lerden ve mefhumlardan serbest olma fikrinin asıl kendisine karşı bile saldırganlık duyan tamamlanmış emeklileri teşkil ederler. Onlar, sadece kendinden geçmeyi arıyor – memnunlukta, uyuşturucularda, tekdüze izlenimlerde veya ND’lerde.
■ “Tüketme” – ama ve gma’nın gerçekleştirilmesini, algıların, bu arada sevinçli arzuların da, paralel fiksajıyla, aşırı bir “doyup bıkma” aşamasına defalarca yapılan ulaştırma prosesi, ki bunun sonucunda:
a) bu ama veya gma’nın tezahür etme gücünün (ortalama olarak) zayıflaması meydana geliyor;
b) seleksiyon kolaylaşıyor;
c)mekanik öğenin, “doyup bıkma”ya rağmen, tezahür etmesinin devamını gözlemlemek imkanı vardır, bu da, çeşitli şartlarda onu arzuların tekibinden ayırmasını öğrenmeye izin verir;
d) arzu ile özdeşleşme zayıflıyor, yani:
*) “bu benim arzum”, “bu benden bir parça”, “ondan yoksun kalmaya yazık” gibi fikirlerin sarkıntılığı zayıflıyor, onlar açıkça yalan fikirler olarak ayırt edilmeye başlıyor,
*) ma’ların, yabancı bir mekanizma olarak idraki meydana geliyor, yani, “bu, sadece bir mekanizma, istenmeyen bir arzu” gibi fikiler meydana geliyor ve ussal açıklık, açıklık ES’i, diğer ES’ler ile eşlik ediliyor,
*) bu ma’yı gidermek sa’sı meydana geliyor,
*) bu sa’yı kuvvetlendirmek sa’sı + bu ma’yı zayıflatmak ve tamamen gidermek sa’sı meydana geliyor;
e) “arzular yumağı”nın mekanik öğelerinin tezahür etme otomatizmi, seleksiyonun gerçekleştirildiğinin çok öncesinde , yani arzuların terkibinde ve tür aitliğinde bir açıklığın gelmesinin öncesinde, zayıflıyor (“arzular yumağı” – öyle bir arzu toplamıdır ki, onun içine giren arzuları net bir şekilde ayırt edemiyor ve onların tür aitliğini tespit edemiyorum).
■ “Mekanik arzuların yarılanması” terimini koyalım – ma’nın tezahür etme yoğunluğunun (ortalama olarak) zayıflaması:
a) arzuların seleksiyonu ve tüketme pratiğinin ortak etkisi sonucunda , fakat herşeyden önce tüketme pratiği sayesinde, çünkü ma güçlü olduğunda, onu gidermek sevinçli arzusu zayıftır, ona göre de giderme gayreti güçlü olamaz;
b) bu ma’yı gidermek sa’sı belirli ve sabit olacak aşamaya kadar.
■ Ma’yı direkt giderme sa’sının gerçekleştirilmesi – ma’ları yaşamayı bırakmak için en etkili bir yöntemdir. Ma’lar, onları tüketme yoluyla hiçbir zaman bitmezler, en azından böyle bir sönmenin kuyruğu çok uzun olur, çünkü her çeşitten olan ma’lar için objelerin çeşitliliği tükenmezdir – milyarlarca sempatik kız, oyuncak, eşya…, ki ma, yeni olan herşey için tezahür etmektedir. Ma’ları çok nadir değiştirme ND’lere, aleladeliğe getiriyor. Ma’ları çok sık değiştirme yoruyor. Çok sık gerçekleştirme yoruyor. Çok nadir gerçekleştirme ma’ların spazmodikliğini artırıyor ve gene ND nöbetlerini artırıyor… – bu, dipsiz bir fıçıdır, onu doldurmak imkansız. İzlenim edinme, hayatın doluluğunu, tamlığını yaşamaya getirseydi keşke… fakat ma’ları gerçekleştirme, PD ve memnuniyetin kısa süreli bir fışkırmasını verir ve bu, hemen hemen o andan lastikleşiyor, tatsızlaşıyor ve zehirlenme, kuvvetlenen bir aleladelik ve ND nöbetleri şeklinde bir kuyruk olarak uzayıp gider. Ma’ların giderilebilir oldukları fikrinden gelen öntatma artı bu gidermenin tecrübesi – ma’ların egemenliğini yenen bir güç oluyor. Ma’ları direkt giderme sa’sı sağlamlaşıyor, daha sevinçli ve belirli oluyor. Ma’ların, aynen ND’ler bir zehir olduklarına dair açıklık meydana geliyor, ki onlar da ND’ler gibi zehirliyor, ıztırap çektiriyorlardı, fakat ben onlarsız kalmaktan korkuyordum, bana, ne de olsa bir hayat ile dolduran kendimin bir parçasını kaybediyorum gibi geliyordu. ND’ler giderildikçe, “ne de olsa bir hayat” hep daha az ve daha az tatmin ediyor, yeni hayatın – ES’ler içindeki hayatın – tecrübesi ve ona eğilim meydana geliyor. Ma’ları direkt giderme, ND’leri direkt giderme gibi, derhal ES’ler fışkırmasına getiriyor.
■ Ma’ları sınırlı giderme pratiği, gma’ları tüketme pratiği esnasında etkilidir. Gma’ları gerçekleştirme sürecinde ben periyodik olarak gerçekleştirmeyi durduruyor ve kısa bir zaman için gma’yı tamamen gideriyorum, neden sonra tekrar gma’nın gerçekleştirilmesine dönüyorum. Bu pratik, devreli algılamanın bir çeşididir ve o, arzularda daha fazla bir açıklığa, arzular toplamının sa’lara ve ma’lara daha net olarak ayırt edilmesine getirir.
■ İç diyaloğu (İD) sektör başı giderme pratiği. Mesela, seks hakkındaki fikirler, cinsel arzularda ma payı ne kadar daha fazlaysa, o kadra daha kaotik ve musallattır. Ma ve sa’ları daha etkili bir biçimde ayırt etmek için, belirli bir zaman dilimi içinde (bir saat, bir gün) sekse dair bütün fikirleri gidermek amaca uygundur. Bu durumda ma’lar zayıflar (çünkü trigger görevini yapan fikirlerin sayısı kökten azalır), sa’lar da daha net tezahür eder. Ma’ları bundan sonraki giderme (her türlü yöntemle), kendi tarafından, kaotik iç diyaloğun bu sektörünün kökten zayıflamasına getirmektedir.
03-01-03) Şöyle bir deyim vardır – “izlenim arzusu”. Bu kelimenin kullanımını analiz edelim:
*) “İzlenimleri” herşeyden almak mümkün – müzikten, kitaplardan, seksten, gezintiden, sohbetten, lezzetli yemekten, olaylardan, haberlerden v.s.
*) İnsanların “izlenim” almak istedikleri şeylerin listesinde sadece hoş ve onlara sempatik gelen olaylar değil, fakat nahoş ve sempatik olmayan olaylar da mevcut – insanlar, ölümden, ıztıraplardan, facialardan, diğer insanların aptallığından, acımaktan, başka ND’lerden izlenim almaya çalışır. Mesela, insanlar güçlü ND’ler – nefretten kendini acımaya (KA) kadar – duyacaklarını önceden bildikleri bir sinema filmini izlemeye mahsus gidebilir ve onlar için bu da “izlenimler”dir ve, ND’ler ne kadar daha güçlüyse, izlenimler de o kadar daha güçlüdür. Ki, film “ilginç” değilse, can sıkıntısı meydana geliyor, fakat can sıkıntısını insanlar “izlenim” diye adlandırmaz.
*) İzlenim arzusu – bir uyuşturucudur. Bunu anlamak kolay – izlenim edinmeyi bırak ve uyuşturucu bağımlılarının uyuşturucudan kesilince neler yaşadıklarını hissedersin. İzlenim olmadığı zaman üzerine derhal aleladelik, can sıkıntısı, çaresizlik, panik, yeis, dehşet çöküyor.
“İzlenimler” hakkında konuşurken, insanlar aslında pozitif duygular (PD) hakkında konuşur – sahip olma sevinci, başkasının hatalarından dolayı kinci bir sevinç, kendinden hoşnutluk, memnunluk v.s. Neden ND’lerden “izlenim” almak mümkün? İşte güçlü ND’lerin çoğu zaman güçlü PD’lere getirdiklerinden dolayı. Tersi de doğrudur. Pahalı bir arabayı satın aldın, bir yığın PD yaşamaya başladın – komşunun sana nasıl gıpta ettiğini tasavvur ediyorsun, kızların şimdi sana daha çok dikkat çevireceklerini hayal ediyorsun, yoldan geçenlerin saygı duyacaklarını v.s. PD’lere paralele olarak, tabii ki, ND’ler de meydana geliyor – kaybetme korkusu, hayatın daha neşeli olmadığından dolayı memnuniyetsizlik, çizdiklerinden dolayı öfke v.s. Neden insanlar facialar, ölümler manzaralarına o kadar düşkün? Bu onlar için olağan dışı bir şey, bu bir yığın PD doğurur – “dinle, ben bugün ÖYLE BİR ŞEY gördüm ki… beyin tüm asfaltta yayıldı… yapma be…” – cesetleri seyreden HER insan, bunun yanında daha sonra bunları nasıl herkese anlatacağını, dinleyicilerin dikkatini nasıl kendi üzerinde toplayacağını hayalinde şehvetle tadını çıkarmaktadır. Bundan başka, insanların büyük çoğunluğu can sıkıntısı ve aleladelikten ölmektedir ve her türlü güçlü duygular – hatta güçlü ND’ler bile – onlar için, hiçbir şey olmadığı zaman kendisiyle başbaşa olmaktan gelen dehşetten daha çekicidir, çünkü güçlü ND’leri PD edinmek yolunda her zaman kullanmaya çalışmak mümkün – mesela, eğer sende bir depresyon varsa, sen, “kız arkadaşların” bunu nasıl anlatacağının, onların sana nasıl acıyacaklarının, tavsiyelerde bulunacaklarının, sana karşı dikkatle davranacaklarının, yani senin kendi önemlilik duygunu (KÖD) okşayacaklarının tadını çıkarabilirsin.
Böylece, PD ve ND – bir madalyanın iki yüzüdür, her ikisi de – “kederlenme”dir, yani ES ile bağdaşmayan bir algıdır, seni ölü, aptal yapar. ND’ler çabuk öldürür, PD’ler daha yavaş, ancak gene de öldürüyor. Problem, insanların genellikle ES parıltılarını yanlışlıkla PD olarak kabul etmelerindedir, onun için hem sempati, hem güzellik, şefkat duygusu v.s. PD’lerden sayılır. Kendine, çörek mantarını da, yalancı zehirli mantarı “yemek” olarak adlandırdığını tasavvur et. Sonuç – zehirlenme. Aynısı ES ve PD ile ilgili – sonuç olarak zehirlenme meydana geliyor. Bu kaçınılmaz karıştırmaya yer vermemek için, kendi algılarını titizlikle ele alıp neyin seni zehirlediğini, neyin ise güç verdiğini, sevince, sempatiye, zevke, yönelime getirdiğini anlamak lazım. Ayırt et ve seç.
Böylece, PD arzusunu ben ma’lardan sayıyorum ve bu, PD’lere bizim toplumumuzda bakmaya alışılmış olanla çelişkiye düşmektedir: PD yaşamak arzusu – “yasallaştırılmış” bir vakit geçirme tarzıdır, yani toplumda “izlenimler” arayışı kınanmaz, fakat, bunun ötesinde, her türlü teşvik edilir, üretilir, ilerici, yaratıcı, ilginç bir yaşama tarzı olarak sunulur. “İzlenim” arayışını takdir ve destek eden birçok [yalan] mefhum var, fakat eğer sende yoğun ES’lerin sık tecrübesi varsa, “izlenim” arzusunun da, herhangi bir diğer kederlenme gibi, belirli olarak ES’leri engellediğini kolay farkedersin.
“İzlenimlerde” hayatın manasını gören ve onlara “doymaya” çalışan biri, alkolik oluyor, yeni izlenimler arıyor, PD-ND dairesinin içinde dolaşmayı sağlamlaştırarak, onları kuvvetlendirmek ve çeşitlendirmek için hep daha yeni yöntemler icat ederek, (izlenimlerin bitebileceği fikrinden doğan) dehşet ve, izlenimler azaldığı zaman, onu yakalayan can sıkıntısı ve aleladelik nöbetleriyle kovalanarak. Ve, prosesin iki tarafını da – parlak izlenimlerin alınmasını ve harap olmayı, ölmeyi – hızlandıran uyuşturucuların kullanılmasının mantıklı bir sonuç olduğu şaşırtıcı değildir. Ben, son yıllarda öylesine hızlı bir şekilde gelişen uyuşturucu bağımlılığının, altında asıl bu kültürölojik içyüzünü bulundurduğunu düşünüyorum – izlenim tutkusu, bir erdem ve can sıkıntısından bir kurtuluş yolu sayılmaktadır. Can sıkıntısının, aleladeliğin ve içinden çıkılmaz bir ölmüşlüğün, insanların, çevredeki dünyayı değil, yalnızca bu dünyayı kendi yorumlama tarzlarını, kendi kıt mefhumlarını ve duygularını tüketmiş bulunduklarına tanıklık etiği akıllarına gelmez. Sonuç, ya uyuşturuculardan hızlı bir ölümün içine düşme, ya da yavaş bir ölmedir, ki bunun nihai safhasını sen evinin önündeki peykede görebilirsin – marazm, nefret, aptallık, çirkinlik, hastalıklar, tek kelime ile – tam bir çürüme.
İzlenimleri arama ve tüketme sürecinde insan, ES’lere yönelmiş bulunan birinin yaşadıklarından tamamen başka şeyleri yaşar. PD arayan biri, PD ve ND yaşar. ES arayan biri, ES’leri, artık arama sürecinin kendisinde yaşar.
03-01-04) Sevinçli arzuları gerçekleştirme (sag) teknolojisinin ilk 10 kuralı:
Sevinçli arzularını gerçekleştirmek isteyen pratikçinin karşılaştığın ilk problem – neyi gerçekten sevinçli olarak istediğinde bir açıklığın yokluğudur. Onlarca yıldır o, “borç”, “görevler”, “edepler” ve sair hayaletlerin mefhumlarıyla sa’ları bastırıyordu, onun içindir ki, sa’ların tezahür etmesinin durmasında veya hemen hemen durmasında şaşırtıcı hiçbir şey yoktur. Sag pratiğine doğru atılan ilk adım – sa yaşamayı öğrenmek, onlara dikkat çevirmeyi, bastırmamayı, mutlaka yazılı olarak kaydetmeyi öğrenmektir – bu, onlara karşı daha dikkatli davranmaya izin verir. Sa’ları çeşitli alanlara bölmek mümkün – seks ile ilgili olanlar, seyahat ile, temaslar ile, eğitim ile ilgili olanlar ve saire. Senin yaşamış olduğun sa’ların genel listesini oluştur, onu sık sık gözden geçir, şu veya bu sa’nın yoğunluk notunu vererek. Bugün ve diğer günlerde yaşamış olduğun sa’ların listesini oluştur. Ve işte:
Kural 1: sevinçli arzuları yazılı olarak kaydet, onları listeler halinde gruplandır, 1’den 10’a kadar olan ıskalaya göre onların yoğunluğunu değerlendir.
Bu aşamada yapılan en kaba hatalardan biri – sa’ları, “ufak oluşlarından” dolayı küçümseme. Mesela, eğer sende bir su birikintisinin, bunu tüm edepli bayanlar yaptığı gibi, yanından geçmek yerine, onun üzerinden geçmek arzusu meydana gelmişse, ortaya “boşver, sonuçta bu o kadar ufak bir arzu ki, onu gerçekleştirmezsem, bir şey değişmez” fikri ile eşlik edilen bir sıkılma çıkıyor. Sen, ağaca yaşklaşmak ve ona dokunmak istiyorsun, fakat tembelliğe kapılıyorsun, gene de kendini sa’nın “ufaklığı” ile mazur göstererek. Böyle bir yaklaşımla, emin ol ki, kendi mezarını kazmaya devam ediyorsun. [ES’leri imkansız yapan, ND’lere yol açan sonuçlar olmadan] HİÇBİR, HATTA EN UFAK BİR SEVİNÇLİ ARZU BİLE BASTIRILAMAZ – işte, takip edilmesi seni ES’lere götüren yola çıkaracak bir kuraldır. Sen, öyle perişan bir durumda bulunuyorsun ki, her türlü, hatta en zayıf bir sa bile senin için üstün bir kıymet, kederlenmelerden kurtulma şansıdır. Bundan başka, sa’nın “ugak” olarak değerlendirilmesi, çoğu zaman tamamen mefhumsaldır – sen, bir şeyleri “önemli”, bir şeyleri de “önemsiz” olarak saymaya alıştın. Arabanda bir çizik var mı – bu “önemli”, ağaca dokunmak arzusu ise – bu “önemsiz”dir. Fakat, eğer köşebaşına ES’ler konulursa, herşey değişiyor ve en “ufak”, mefhumlar açısından, sevinçli arzunun gerçekleştirilmesi bile ES’lerin olağan dışı güçlü bir fışkırmasına getirebilir.
Tipik bir hata daha – sa’yı “sonraya” bırakmak. Mesela, sen zemini yıkıyorsun ve derken hemen şimdi gidip gezmek arzusu var, fakat sen “şimdi zemini yıkamayı bitireyim ve hemen giderim, herşeyi böyle yarıyolda bırakmak olmaz ki…”, diye düşünüyorsun. Sen, sa’nın, bir iz bırakmadan, eridiğini veya en azından çok zayıfladığını hemen hissedersin. Hiçbir “daha sonra” yoktur – sa ancak şimdi vardır, “daha sonra” ise sadece “ben istiyordum” fikri ve ND kalır, onun için sa’yı “sonraya bırakmak” – bu, bir kendini aldatma ve sa’nın bastırılmasıdır.
Bu durumu, “bunu, şimdi değil de, başka bir zaman yapmak istiyorum” fikri ile eşlik edilen bir sa’nın mevcut olduğu durum ile karıştırma – böyle sa’lar da vardır.
Kural 2: sa’nın “küçüklüğü”, “önemsizliği”, “ufaklığı” hakkındaki mefhumu ortadan kaldır. Sa’nın büyüklüğü, ancak onun yoğunluğu, diğer ES’ler ile rezonansı ile belirlenir. Sa’yı “sonraya” bırakma.
Sen, sa yaşamak arzsunu yaşamaya başladığın zaman ve özellikle onları kaydetmeye ve gerçekleştirmeye başladığın zaman, onlar daha sık tezahür etmeye başlıyor ve, senin mefhumlarınla hiçbir alakaları yoktur. Sen, bayanların kaldırım üzerinde yüksek topuklu ayakkabı ile yürümek mecburiyetinde olduklarını düşünebilirsin, sevinçli arzu ise seni kara, ıslak bir toprak üzerinden yalınayak koşturabilir. Ve ne yapmalı? Toprak üzerinde yalınayak yürümek – hanımefendi rolünden çıkmak, bir yığın ND yaşamak, onları gidermek gerekliliği ile karlı karşıya gelmektir. Toprak üzerinde yalınayak yürümemek – sa’yı öldürmektir, bunun sonucunda da NF kuvvetlenir, gene ND fışkırması meydana gelir, ancak bu ND’ler çok daha derin ve ağır olur. Korku meydana geliyor – “ya öyle korkunç, dehşet verici bir şeyi istersem, o zaman ne yapayım?” Ben, şöyle bir siyaseti izlemeyi teklif ediyorum: en azından gerçekleştirmekten korkmadığın arzuları gerçekleştir, onlar az olmayacak, gerçekleştirmekten veya gerçekleştirmeyi düşünmekten bile korktuğun sevinçli arzulara gelince, onları yazılı olarak kaydet ve bırak – senin listende bir zamanlar bunu yapmak istediğine tanıklık eden bir kayıt bulunsun. Listene dönecek, onu gözden geçirecek ve şu veya bu sa’nın varlığını veya yokluğunu , onun yoğunluğunu kaydedeceksin. Bari direkt şimdi yapabileceğin şeyi yapmaya başla ve, sadece herşeyi toptan yapmaya başlayamadığndan dolayı bütün pratiği durdurma.
Kural 3: tam olarak bütün sa’ları yazılı olarak kaydet ve gerçekleştirebildiklerini gerçekleştir.
İnsanın sıradan davranışı %100 onun mefhumlarıyla, alışkanlıklarıyla, korkularıyla ve diğer ND’ler ile, mekanik arzuları ile, toplumsal stereotipleriyle – ailesel, şehirsel, milli, dinsel v.s. – koşullanmaktadır. İnsan, hiçbir zaman hiçbir şey üzerinde düşünmüyor – o, bir mekanik arzu bir başkasına üstün gelinceye kadar, mefhumlarla hokkabazlık etmektedir. Sen, sa’lara uymaya başladığın zaman, derhal bütün kuralların muhafazası içinden düşüyorsun. Korku doğuyor – ya korkunç, istenmeyen bir şey meydana gelirse? Sen, bir şeyi istiyorsun, korkular ise – ikinci bir şeyi dikte ediyor, mefhumlar – üçüncü bir şeyi, anne de – dördüncü bir şeyi söylüyor, ve ne yapmalı?
Sende her zaman farklı kaynaklardan gelmiş bir yığın farklı bilgi vardır. Onu bir listede topla. Bilginin gerçekliğini, kaynakların yetkililiğini v.s. analiz et – bunu, kendi imkanlarının ve kendi samimiyetinin dahilinde yap. Rizikoları değerlendir, tahminlerini dile getir – şöyle bir bitim halinde ne olur, başka bir bitim halinde neler meydana gelir. Tamamlamalardan ve dışa itmelerden kaçın – zihnin soğuk, ayık, bağımsız bir alet olsun – onun görüş açısını dinle.
Kural 4: senin arzun ile ilgili mevcut bilgiyi, şu veya bu hareketin “lehine” ve “aleyhine” olan kanıtları bir yere yaz ve karşılaştır. Tamamlama ve dışa itme.
Şimdi ne yapmak kalıyor? Şimdi – tek bir şey – soğuk suya atlamak. Sen, yapabildiğin her şeyi yaptın – sa’yı kaydettin, mevcut bilgiyi karşılaştırdın, mümkün rizikoları kararladın. Bu konu üzerinde, daima şüphe ederek ve değişmez bir kararsızlık içinde bulunarak, sonsuza dek fikir yürütmek – bu, aynen sa’yı, onunla beraber de tüm diğer ES’leri, öldürmek gibidir. Hiçkimse hiçbir zaman sana hiçbir garanti vermez ve toplumsal alışkanlıklara uymanın da hiçbir garanti vermediğini unutma, ki sıradan insanlar, %100 derecede birer mekanizma olarak, bunun nasıl kabul edilmiş, “edebe uygun”, “yakışır” olduğuna uymalarına rağmen, onlarla daima istenmeyen bir şeyler meydana geliyor, onlar daima acı çekiyor. Onun için seçim basit – ya istenmeyen bir sonucu edinmek rizikosu + sa ve diğer ES’lerin bastırılması, ya da istenmeyen bir sonucu edinmek rizikosu + sa’nın gerçekleştirilmesi ve ES’lerin kuvvetlendirilmesi. Ben, ikincisini seçiyorum. Buradan da kural 5:
Kural 5: şimdi dur, herhangi bir ES’i doğur (hiç değilse, kendi tavşanına karşı sempatiyi) ve kendine şu soruyu sor: “şu anda – öğrendiğim ve üzerinde düşündüğüm bütün herşeyden sonra – ben neyi gerçekten sevinçli olarak istiyorum?”
Kural 6: şimdi artık istediğin şeyi yap, alışkanlık olarak üzerine şüphe ve korkuların çökeceğine rağmen. Onları yen ve tamamen yeni bir şekilde yaşamaya başladığının, artık seni ölü mefhumlar değil, sevinçli arzuların yönettiğinin önceden tadılması, önceden sezilmesi üzerinde yoğunlaşarak, kendi sevinçli arzunu gerçekleştir. Sa’yı gerçekleştirme prosesinin diğer hareketlerden köklü bir şekilde ayrıldığının üzerinde konsantre ol – senin etrafındaki ve içindeki alan sanki esnek ve özlü oluyor.
Eğer senin sevinçli arzun bir sıra ara davranışların yapılmasını kastediyorsa, sen her an durabilir ve kendine bir kez daha sorabilirsin: “şimdi, arzumun gerçekleştirilmesine doğru birkaç adımı artık attığım ve böylece bir takım sonuçları artık edindiğim zaman – şimdi neyi istiyorum? Olup bitenler hoşuma gidiyor mu? Sa, olduğu gibi mi kaldı, yoksa zayıfladı mı, yoksa kuvvetlendi mi? Veya yönünü mü değiştirdi? Veya tamamen kayıp mı oldu?” Aynısını, yeni önemli bilgi geldikçe veya ma’yı sa yerine kabul ettiğine dair bir açıklığa derken kavuştuğun zaman yapabilirsin.
Kural 7: ileriye, paslanmış bir buldozer gibi üstüne üstüne giderek, yürüme. Durmak ve kendine “şimdi – ileriye birkaç adım attıktan sonra – benim sevinçli arzum nasıl?” diye sormak imkanını her zaman bulmak mümkün. Sevinçli arzular, gerçekleştirildikleri sürecinde sık sık biçim değiştirirler.
Sa’ları gerçekleştirme sürecinde kendine istediğin kadar sık olarak sor – yaşamak istediğin şeyi yaşıyor musun? Altını çiziyorum – “istediğim şeyi elde ediyor muyum” değil ve hatta “istediğim şeyi yaşıyor muyum” da değil, özellikle “asıl şimdi yaşamak istediğim şeyi şimdi yaşıyor muyum”. Ve, bu sorunun cevabı “hayır” ise, dur ve kural 7’ye geri dön. Eğer cevap “evet” ise, yürümeye devam et. Sa’lara uyma pratiğinin şaşırtıcı özelliği, senin baştan beri elde etmek istediğini elde etmenden ibaret değil – bu şekilde her zaman olmuyor. Bu özellik, şundan ibaret: kendi sa’larını ne kadar daha aktif, daha tutarlı, daha sık gerçekleştiriyorsan, bunun sonucunda senin için çok çekici olan algıları asıl şu anda daha sık yaşamaya başlıyorsun. Rezonans eden imaj: sanki sa – bu, kavranılmaz bir şekilde seni olayların inanılmaz derecede dar çizgisi üzerinden götüren harikulade bir güç ve bu güç seni o kadar emin bir şekilde götürüyor ki, şaşırmak imkansızdır; ve, uzun bir vadede değil, gelecekte bir zamanlar değil, asıl şimdi – bu olaylar çizgisi üzerinde hareketinin her anında sen hayatın özellikle yoğun bir doluluğunu, çzlü ES’leri yaşıyorsun, bazen de senin yolunda gerçek keşifler raslanır – yeni ES’ler, yeni bir açıklık. Böylece ben, sevinçli arzuların gerçekleştirilmesi hakkında söz edildiği zaman, “sonuç” kavramının manasını tamamen değiştirmeyi teklif ediyorum: sag’ın sonucu – bu sa’ya uymanın bütün zamanı boyunca senin yaşadıklarının niteliğidir. Sa’yı, şu anda yaşanan arzuların bütün toplamı içinden ne kadar daha net ayırırsan, sa ve ma arasındaki sınırı ne kadar daha net geçirirsen, sonuç o kadar daha parlak olur. Sanat, pratik ile gelir – çalış.
Kural 8: kendine istediğin kadar sık olarak sor – hoşuna giden şeyleri direkt şimdi yaşıyor musun?
Sag prosesinin kayedilmesi – kendi kendine sevinçli ve ilginç bir iştir. Ben, olup biten, sag prosesine eşlik eden herşeye dikkatlice “kulak vermeyi”, hem olağan olayları, hem de olağan dışı olanları (sadece olaysal manada değil, fakat olağan dışı algılar manasında da) kaydetmeyi teklif ediyorum. Sag prosesinin kendisini frenlememek için, not defterinde kısa kayıtlarla idare edilebilir, ki daha sonra bu kayıtlar yardımıyla olayların ve yaşananların bütün sırasını yeniden kurmak daha kolay olur. Ben, en azından arada bir uygulanan sa’yı gerçekleştirme tecrübesinin, hele bu tecrübe özellikle başarısız veya özellikle başarılı olduğu zaman, tam tasvirini oluşturmayı tavsiye ediyorum. Birinci durumda sen hataları bulabilirsin, ikinci durumda – çekici algıları tekrar yaşayabilir, hayatın sa’ları yaşadığın ve gerçekleştirdiğin zamanki o özel “tadını” hissetmeye öğrenebilirsin.
Kural 9: daha sonra detaylı bir şekilde bütün tarihi tasvir etmek imkanın olması için, olup biten herşeye “kulak ver”.
Sag prosesi bitirildiği zaman, onun nasıl bir şekilde bitirildiğinden bağımsız olarak, dur ve kendine, ND’leri gidermeye, ES’leri doğurmaya sana direkt şimdi hiçkimsenin engel olmadığından, yani şu anda pratik ile uğraşmak için sende ideal imkanların olduğundan hesap ver. Eğer sende bir yığın ND varsa – sen onları kusursuz gidermeye ve ES’lere yönelmeye başlayabilirsin, ES’ler olduğu zaman ise – onların içine büsbütün dalabilirsin, ki başarılı bir pratik için sana daha ne gerek? Bunu her zaman yap – hem sa’yı gerçekleştirip enteresan algıları elde edebildiğin zaman, hem de korkup başka bir yöne saptığın, ND’lere, mefhumlara kapıldığın , ma’yı hatalı olarak sa yerine kabul ettiğin zaman. Bu davranışın istisnai bir önemi vardır, çünkü, seçmiş olduğun davranış nasıl biterse bitsin, sen, pratiğin için ideal olarak uyan bir durumda bulunacağından kendine hesap vermeyi öğrenmeye izin verir. Bu, sonuç kaygısını, “gelecek” mefhumundan kaynaklanan kaygıları gidermeye, “burada-ve-şimdi”nin üzerinde konsantre olmaya izin verir.
Kural 10: sonuçtan bağımsız olarak, kendine, şu an pratik için sende ideal şartların olduğundan hesap ver.
Eğer sag pratiğini izlemeye başlıyorsan, onların (sa’ların) yoğunluğunun, sevinçliliğinin, diğer ES’lerle rezonanslarının nasıl esaslı bir şekilde arttığını mutlaka farkedersin. Kıt sözde Budist filozoflar, yüzlerini ekşitir ve “bu herşey saçma, bu sadece senin dharma’lara, karma’lara ve marma’lara bağlılığını artırıyor, ki ben tam bir kurtuluşa yöneliyorum, çünkü Budda’nın tabiatı… mikrokozmik yörüngeler… öğretinin özü… bu hepsi ise layık değildir, bu sadece koşullanmışlığı artırıyor…” gibi çok manalı bir şeyler söyler. Sen ise, onlar tüm bunları söyledikleri zaman, onların yüzlerine bak – kendin ve – memnun veya memnun olmayan, çok manalı veya aptal, kibirli veya saldırgan – onlar arasındaki muazzam farkı hissedebilirsin. Böyle konuşmalardan izlenim alan çok sayıda insan var ve, manaları hiçkimseye anlaşılır olmayan kelimelerle hokkabazlık yapmayı bırakıp, hoşlarına giden hallere doğru somut adımlar atmaya başlayan çok az insan vardır.
Sevinçli arzular gerçekleştirildikçe, onların sayısı hep daha çok ve daha çok oluyor, fakat bunlar işte SEVİNÇLİ arzulardır, ayrıca onlar diğer ES’lerle rezonans ediyor, onun için sadece sa’lar değil, fakat en çeşitli ES’ler de daha çok oluyor. “Sa rekabeti” efekti meydana geliyor, seni tam anlamıyla parçalara yırtmaya başlıyor, bir günde çok az zamanın olduğu ortaya çıkıyor, yeni ES’lerin keşfedilmesi arka arkaya oluyor. Ma’ların çok olduğu ve onların hepsini gerçekleştirmeye imkanın olmadığı zamanki duruma genellikle eşlik eden ND’ler, sa rekabetine eşlik etmez. Sa rekabeti, coşku, öntatma, üstün mutluluk fışkırmaları v.s. ile eşlik edilir.
Sa rekabeti, başında “sa kargaşası” problemine getiriyor: sa’lar birbirlerini o kadar sık değiştirir ki, sabitlikleri yetersiz oluyor, bunun sonucunda da istenen sonuca ulaşılmıyor. Bunun idrak edilmesi, sa’ların daha sabit olması için yeni bir sa’nın meydana gelmesine getiriyor. Bu arzu, sa kargaşası ne kadar daha güçlüyse, ne kadar daha az sonuç varsa, o kadar daha hızlı bir şekilde sağlamlaşır. Sonuçta sa’ların tezahür etme karakteri değişiyor: onlar, istenen sonucun gelmesi için oldukça sabit oluyorlar.
Bazıları der ki: “böyle, herşeyi sadece arzulara indirgemek, hep arzu ve arzu hakkında konuşmak olmaz ya”. Arzu olmadan hiçbir şey yapılmıyor. Herhangi bir fiil – bu, arzuyu gerçekleştirme prosesidir ve sadece seçmek kalıyor – o, mekanik veya sevinçli mi olacak; beraberinde tükenme ND’leri veya ES’leri ve senin seyahatinin yeni halkasını mı getirecek.
Bütün devamı boyunca ES’ler ile rezonans eden bir fiile, “kusursuz” adını verelim. Fiiller esnasında meydana gelen tipik kederlenmeler:
- sonuç kaygısı,
- başka insanların görüşlerinden dolayı kaygılanmak,
- ortaya çıkan engelleri negatif yorumlamak,
- (aşılabilir ve aşılmaz) engellere karşı NT,
- kararsızlık, seçilmiş karardan şüphe edilmesi,
- acelecilik, spazmodik oluş,
- aptallık, yani, mefhumlar veya ND’lerin varlığından dolayı, hareket etmek için efektif bir yöntemi düşünmek yeteneksizliği.
Sonuç – bu, algıları istenen değiştirmedir. Ben, eğer ND’leri gidermek istiyorsam, o halde başarılı giderme eylemi – sonuçtur. Eğer bundan önce ND giderildikten sonra derhal meydana geliyordu, şimdi ise ancak 5 saniye sonra – bu da bir sonuç. Eğer ND’yi gidermek arzusunun onu yaşamak arzusundan daha zayıf olduğu ortaya çıkmış, fakat ben başarızlığı analiz ederek vargıları yaptıysam – bu da sonuç, çünkü bundan önce bu analiz, daha sonraki vargılar ve istenen algılar şeklindeki fiiller yoktu, çünkü onlar ND’leri giderme pratiğinin mecrasında yatmaktadır.
Eğer bugün ND giderilebilmiş, yarın ise giderilememişse – dünkü sonuç, sonuç muydu? Tabii, çünkü giderme yapılmış ve bunu hiçbir şey iptal etmez ve senin davranışın, biraz olsa da, ancak kaçınılmaz bir şekilde değişir. Başka bir mesele, sonucun sonuçtan farklı olduğudur, onun için biz en direkt bir yoldan en istenen hallere getiren sonuçları arıyoruz.
Somut sonuçları elde etmeye yönelmiş olması, pratikçiyi hayalciden ayırır ve, “bizim okulumuzda sonuçlar hakkında konuşmayı tavsiye etmiyorlar”, “çabuk ancak kediler doğar”, “genel manada daha iyi oldu” gibi çok anlamlı yalan cümleler samimi bir pratikçinin kesinlikle işine gelmez.
03-01-05) Çeşitli sa’ların bütün toplamı içinden şu aşağıdaki niteliklere sahip olanları ayıralım:
- yoğunluğu 5-6’nın üstündedir;
- diğer algılar tarafından olan etkilemelere karşı dayanıklılığı ve de tezahür etme süresi, diğer sa’lara nazaran, son derece yüksektir;
- muhakkak öntatma ve öngörme ve de (en azından ara sıra) diğer ES’ler ile eşlik edilir;
- “fiziksel hisler” (FH) ile (en azından ara sıra) eşlik edilir – mesela, göbek kısmında bir “kırılma”, sırtta bir “kaynama”, boğazda keskin bir zevk, alnın ortasında bir basınç v.s. ile;
- kuvvetli bir şekilde “zaptolunmaz bir tutku” ile rezonans eder.
Böyle bir arzuyu “siklon” olarak belirteyim (siklon imajı ile çağrışım – algıların belirli bir toplamı üzerinde bir potansiyel, keşifler sağanağıyla, kavrama yıldırımlarıyla kopabilen “ES’lerin aşırı gerilme” alanı meydana geliyor).
Kirpi’nin tasvirlerinden: “derken “kasırga” meydana geldi, yani çok hızlı bir şekilde çok parlak bir algı meydana geldi – genelde ES’ler tempoyu daha yavaş alır. Ve hemen bu arzunun siklon olarak algılanması meydana geldi. Ben, böyle bir şeyi şimdiye kadar henüz yaşamadığımı düşünüyorum. “Siklon” kelimesi çok kuvvetli bir şekilde rezonans ediyordu – her dakika kavranılmaz bir şey ile patlayabilen delicesine sevinçli bir arzu. Hiçbir Kirpi yoktur, Kirpi’nin yerinde bir siklon bulutu, muazzam güçte bir şey”.
■ “Kavrama” terimiyle ben şu aşağıdaki özellikleri olan bir fikri belirtiyorum:
1) algıların şu alanındaki ussal açıklığı ani olarak artırır;
2) açıklık ES’i ile rezonans eder;
3) diğer ES’ler ile rezonans eder.
Siklonlar, şuurun seyahatinde çok büyük bir rol oynar. Onlar, senin seyahatinin yönünü belirler, bununla diğer pratikçilerden senin şahsi farklılıklarını oluşturarak.
■ Siklonlar çok güçlü olduklarına göre, onlar, ES’lerden başka, daha birinci muhafızın güçlü tezahürleriyle eşlik edilir – yenilgi korkusu ile (“etkili pratikler” bölümüne bak.). Birinci muhafızın eşlik ettiği siklonları, “1m-siklon” olarak belirteyim.
(“Birinci” kelimesi, kelimenin önünde gelen rakam ile gösterilir, mesela, 1-muhafız, 1-avcı, yoğunluğu ise kelimeden sonra gelen rakam ile belirtilir – 1-muhafız-3, 1-avcı-6).
■ Yeni ES keşfetmek arzusu (1-avcı), 1-muhafız ile eşlik edilmez, eğer gerekli şartlar yerine getirilmişse:
- yeni ES’leri keşfetmenin oldukça büyük bir tecrübesi var;
- pratikte sık sık küçük keşifler olur, ki asıl bu “küçük” keşifler zinciri yeni büyük keşifleri, yeni teknolojiler, yeni ES’ler, artık bilinen Es’lerin yeni renkleri, ES’leri daha yoğun ve sürekli yaşama yatkınlıkları, pratiğin genel tablosunun şu veya bu alanlarında açıklığa ulaşma gibi keşifleri kaçınılmaz bir şekilde yakınlaştırır.
1-muhafıza kuvvetli darbeyi, ES’leri çığ şeklinde keşfetme tecrübesi, çok yüksek yoğunlukta olan ES’lerin içine tam ve uzun süren bir dalış tecrübesi indirir.
■ Sık raslanan bir ma çeşidi – ES’lere sahip olmak arzusu. Bu arzu, onu hatalı olarak ES’leri yaşamak arzusu yerine kabul etmek mümkün olmakla ilginçtir, oysa bu tipik bir ma temsilcisidir. Böyle bir karıştırmanın sonuçları gayet yıkıcıdır – ES’lerin tezahür etmesi büsbütün kesilebilir, bu da onlara sahip olmak arzusunu daha çok kamçılıyor, ES’leri yaşamak imkanını daha uzağa itiyor ve sonuçta pratikçi kırık bir tekne başında kalıyor – ne ES, ne de şimdi ne yapmakta bir açıklık. Sonuçta o pes edebilir ve, kelimelerle hokkabazlık eden ve günden güne ND’ler içinde ölen filozoflar, ezoterikler ve sair aylakların saflarını doldurabilir ya da o, kendi motivasyonunu şüpheye ve eleştirel bir bakışa tabi tutarak, bütün pratiğini yeniden gözden geçirmeye başlayabilir.
“ES’lere sahip olmak arzusu” olarak ben, ES’leri ve onlarla rezonans eden bütün o şeyleri yaşama prosesinin kendisi yerine onları şu veya bu amaçlara ulaşmak için kullanmaya yönelik olan arzuların karışık toplamını adlandırıyorum. Bu amaçlar arasında çok basit olanlar gibi, çok karmaşık ve cafcaflı amaçlar da bulunabilir. Basit olanlardan ben, övünmek, diğer insanların dikkatlerini üzerine çekmek, “surat” statüsünü edinmek v.s. gibi arzuları sayıyorum. Karmaşık bir arzu örneği – senin, öyle taşkın bir pratikçi, öyle çıkar gözetmez, herşeyden çekilmiş biri olduğundan kendini beğenmişliği ve kendinden hoşnutluğu desteklemek arzusu. Pratikçi, kendini beğenmişlik manisine ne kadar daha çok müptela ise, samimiyet devrimini gerçekleştirmek, kendi maskesini kaldırmak, kederlenmiş motivasyonunu ayırmak, bu, başka insanlar üzerinde izlenim bırakmaktan PD edinme hırsını tatmin etmeye yönelik, ince oyunu bırakmak onun için o kadar daha zordur. Kendini beğenmişlik ile oynamalar, karışıklığın şaşırtıcı derecesine ulaşabilir, fakat uygulanan panzehirlerin etkililiğinin, senin samimiyet derecesinin basit bir kriteri vardır – senin yaşadığın ES’lerin sıklığı, derinliği ve yoğunluğu.
ES’lere sahip olmak arzusunun tipik bir tezahürü – vurguyu, ES’leri yaşamaktan onları yazılı olarak kaydetmenin veya onlar hakkında söz etmenin güzelliğine ve genişliğine taşımak – mesela, sen, rakamların uzun sütunlarından, notların bolluğundan kendinden hoşnutluğu yaşayabilirsin, bu da sonuçta ES’lerin tezahürlerinin durmasına getiriyor, sen ise, PD’leri ES yerine kabul ederek, hep daha büyük bir kendini aldatmanın içine düşüyorsun.
Panzehirler arasında şu aşağıdakileri belirteyim:
- Kendinden hoşnutluğu, kendini beğenmişliği yaşadığın durumların, onların ES’ler ile uyumluluk açısından, incelenmesi.
- Kendini beğenmişliği devreli algılama pratiği.
- Memnunluğu ve kendinden hoşnutluğu şu durumlarda direkt giderme tecrübesini edinmek: [bu algıların kederlenmeler olduğu, yani ES’ler ile bağdaşmaz olduğuna dair] açıklık mevcut olduğu zaman ve bu açıklık, öyle bir yoğunlukta ve dayanıklılıkta ki, PD’yi giderme prosesine eşlik eden ND’lerin bütün “serpintileri” başarıyla giderilebiliyor.
- Bu soruda samimiyete ulaşmak için, yani ES yaşamak arzusunu ve onlara sahip olmak arzusunu net olarak ayırt etmeye ulaşmak için, devamlı gayretler.
- Senin hayatının diğer herhangi alanlarında samimiyete ulaşmak için devamlı gayretler.
Sa rekabeti meydana geldiği zaman, bazı arzular bir takım zaman içinde gerçekleştirilmeden kalıyor, bazılarına ise zaman bir türlü yetmiyor. Eğer bunun yanında sen kendini ES yoğunluğunun sınırında hissediyorsan, eğer keşiflerle dolup taşmışsan, burada ele alınacak bir şey yok, çünkü daha güçlü sa’lar daha zayıf olanlara ağır basıyor. Fakat böylesine ideal bir durum uzun süremez – birincisi, sadece sa’lara uymak için sağlam bir alışkanlık yok, ikincisi, sahneye muhafızlar çıkıyor (“etkili pratikler” bölümüne bak.) ve çökmeler meydana geliyor, ES’lerin yoğunluğu periyodik olarak ani bir şekilde düşüyor. Senin hayatının doluluğu 10’a ulaşmadığı hallerde şöyle bir soru ortaya çıkıyor – gerçekten mi asıl en güçlü ve en sevinçli arzular gerçekleştiriliyor? Ki, eğer şimdi sen ES’lerin yoğunluğu ve onlarla dolmuşluk sınırında değilsen, bu işte “kederlenmelerin” (yani ES’lerle bağdaşmayan algıların) tezahür etmiş olduğu anlamına gelmektedir ve onlar ön plana hiç de en sevinçli arzuları değil, gerçekleştirmesi pratiğin yoğunluğunu, etkililiğini ve sevinçliliğini düşürecek arzuları çıkarabilir. Sa’ların seleksiyonu ve asıl en sevinçli olanlarını seçmek için en etkili yöntem – “ölümü hatırda tutmak”:
a) her an ölebileceğinde ussal açıklık. Bu açıklığı sağlamlaştırmak için ben, faciaları, insan ölülerini gösteren haberleri daha çok okumayı veya izlemeyi tavsiye ediyorum. İnsanlar trenle gidiyordu, tren raydan çıktı ve eve çarptı – 200 ölü. Doğru olanlar da, iyi olanlarda, isyancılar da, edepsiz davrananlar da, kanunlara itaat edenler de, kanunları çiğneyen suçlular da, çocuklar da – trende bulunan herkes – öldü, ölüm seçim yapmadı. İnsanlar devamlı ölüyor ve, sadece savaşlarda değil, en “tehlikesiz” yerlerde de – haber yayınlarının konularına bir bak. Bugün artık sen ölü olabilirsin ve dünyada hiçbir kuvvet seni koruyamaz.
(Tabii, bu ussal açıklığın sonucunda meydanan gelebilen ND’lerin kusursuz giderilmesi gereklidir).
b) özgül bir ES – bir “kendini verme”nin, bağlılıkların bir yana atılmasının, fevkalade bir ayıklığın algılanması. Çok sevinçli, kuvvetli bir algı. Burada hem soğuk duygusuz bir yeis, daha doğrusu yeis bile değil (bu kelime, katı olarak yeis ND’si ile çağrıştırılmıştır), açıklığın soğuk bir vuruşu, soğuk gümbürdeyen bir ayıklıktır. Burada da ölüme gelecek seyahatin coşkusu ve, herşeyden çok “çağırmak”, kendini vermek”, “teslim olmak” kelimesiyle rezonans eden bir şey – bir zayıflık tezahürü olarak değil, tersine – “teslim olmak” – herşeyi, her türlü bağlılıkları, amaçları bir yana atmak manasında – direkt şimdi gelebilecek ölümün karşısında herşey manasını kaybediyor – tam bir açıklık ve tazelik, hürriyet hali.
Ölümü hatırda tutmanın önünde sa rekabeti bambaşka bir şekilde geçiyor. Ölümü hatırda tutma ne kadar daha güçlüyse, o kadar daha büyük bir emniyet ile ancak en yoğun, ES’lerle en çok rezonans eden sa’lar, en keskin ve hayati olanlar kalıyor – ancak, 5 dakika sonra öleceğini muhakkak bilseydin, yapabileceğin şeyler. Ma’lar her zaman sonuca yöneliktir ve sonucun açıkça yokluğu durumunda önemlerini tamamen kaybediyor, onun için, 5 dakika sonra ölmeyeceğini dünyada hiçbir şeyin sana garanti etmeyeceği düşüncesi yanında ma’lar zayıflıyor. Tersine – sa’ları yaşama ve gerçekleştirmenin her anı, kendi başına önemli olan bir değerdir, onun için ölümü hatırda tutma, sa’ları zayıflatmıyor ve bu – ma’ları sa’ların yararına eleyerek ayıklayan bir filtre daha.
■ Sa’ların içine “sürüklenmemeyi kontrol etmek” için, yani mekanik oluşturanların meydana gelmesini engellemek, tezahür edilmiş arzuların tabiatını aydınlatmaya dair bir “ekspres-analiz” oluşturmak için, çok basit iki yöntem:
1) Sa’ların gerçekleşmediğini, senin fiillerinin sonucunun sıfır olduğunu tasavvur et ve, ND meydana geliyorsa, bu işte mekanik oluşturanların sa toplamı içine geçtiği anlamına gelir. O zaman a) ND’leri gidermek; b) ma’yı ayırmak ve gidermek; c) sa’nın gerçekleştirilemez olacağı fikrinden ND’lerin meydana gelmemesini, elde etmek mümkündür.
2) Sa’lar ve ma’lar, analiz edildikleri zaman, yani kendine “ben bunu mu istiyorum”, “ben asıl şunu istediğimden emin miyim”, “ya başka türlü yapsam”, “bu arzu, mekanik bir arzu değil mi acaba”, “ya durum şöyle ve şöyle değişirse – arzu değişir mi” ve sair sorular sorulduğu zaman, çok farklı bir şekilde kendilerini gösterirler. Ma’ların analizi kaçınılmaz olarak spazmodik şüpheler, endişeler, arzularda hummalı bir tereddüt, bir köşeden bir köşeye atılmalarla eşlik edilir. Tersine, sa’ların analiz edilmesi hiçbir zaman böyle bir hummaya getirmez, o (sa) hatta daha açık, daha belirli oluyor, aynı yönde tezahür eden ES’ler kuvvetleniyor. Eğer sa, analiz edildikten sonra değişse bile, arzuların değişmesi emin, telaşsız, koşuşan, endişelendiren şüpheler dışında olur, aynı yönde tezahür eden ES’ler eskisi gibi tezahür eder. Skvo’dan bir alıntı: “sa analizi, bir desene benzer, o, hayranlık, hayret ile eşlik edilir. O, arzu ağaçlarında yaprakların hışırtısı gibidir – hafif, saydam, güneşli”.
■ Pratikçi, kederlenmeleri giderip ES’leri yaşadıkça, ES yaşamak arzusu (Esa) daha güçlü oluyor, daha sık tezahür ediyor ve, belirli bir andan sonra diğer arzular üzerinde sağlam bir şekilde hakim olmaya başlıyor. Bunun yanısıra, “Esa’yı hatırda tutma” gerçekleşiyor, yani:
a) aşık bir oğlanın, ne ile meşgul olursa olsun, sürekli bir fon olarak sevdiği kızı görmek arzusunu yaşadığı gibi, böylece Esa da sürekli esinli bir fon oluyor;
b) Esa’nın, kuvvetli bir şekilde öntatma, öngörme, sır hissi ile rezonans eden ve, onsuz herşeyin önemini kaybettiği, hiçbir hayatın olmadığı en önemli, en ateşli bir arzu olduğunda ussal açıklık vardır.
Esa, arzular dünyasının merkezi, onunla rezonans etmeyen tüm diğer arzuların zayıfladığı manasında bir sayım noktası oluyor. Böyle bir özelliğe sahip olan sevinçli arzuyu ben “tek hedef” diye adlandırıyorum. Tek hedefi olan bir insanın davranışını, şu aşağıdaki hikaye tasvir eder: bir Tibet rahibi mağarada yaşıyordu ve, işemek için mağarasından çıktığı her defasında, girişin hemen önünde büyüyen bir çalının siviri dikenleriyle yaralanıyordu. Ve, her defasında o şöyle düşünüyordu: “işte şimdi döner, baltayı alır ve onu keserim”, fakat, dönünce, o şöyle düşünüyordu: “zamanı, çalıyı kesmek için kaybetmek istemiyorum, ki yarın artık ben ölebilirim ve hedefime böylece ulaşamam! Değerli saniyeleri kaybetmek istemiyorum ve, çalıları kesmek yerine, pratik ile meşgul olayım”. Bu, tek hedefi hatırda tutmanın bir örneğidir.
Tek hedef, daha sabit ve parlak oluyor, eğer ona:
a) diğer ES’ler,
b) hallerden asıl hangisinin arzunun objesi olduğunda ussal bir açıklık,
c) şu an için çalışmalar cephesinin nasıl olduğunda (yani, diğer sa’ların terkibinin şu an için nasıl olduğunda) ussal açıklık,
d) ejderha pozisyonu (“etkili pratikler” bölümüne bak.) eşlik ediyor.
Tek hedefin tezahür etmesi, açılan bir yumruk efektine getiriyor, ben kendimi, sanki gayretlerimi tutan el, beni serbest bırakarak, yavaş yavaş açılıyor gibi hissediyorum. Kiriş serbest oluyor ve ok hedefe uçuyor. Bu yumruk – şüpheler, tereddütler, hedefin belirsiz oluşu, çeşitli mekanik eğilimlerdir.
Pratikçide tek hedef algısı tezahür etmediği zaman, o ilk başta yaşadığı ND’nin onun için gerçekten istenmeyen bir ND olduğunda bir açıklığa ulaşmak istiyor. Fakat, ND yaşanırken açıklığa çok zor ulaşıldığına göre, ND’nin de sağlamlaşarak diğer ND’leri doğurmaya yetiştiğine göre, ND’nin kusursuz giderilmesi hakkında söz bile edilmez. Eğer senin yerinde tek hedef tezahür etmişse, o zaman ND’leri, şu anda bir açıklığın olup olmadığından bağımsız olarak (ki, ND meydana geldiğine göre, tanım itibariyle, o anda açıklığın yüksek derecesi olamaz) gidermek için katı, sarsılmaz bir arzu da var ve de ND’yi, onun istenmeyen bir şey olduğunda açıklığın henüz olmadığı bütün o zaman içinde, yaşamak arzusu yoktur, ve o zaman sen kusursuz bir gidermeye ulaşmış oluyorsun. Tek hedefin algısı olduğunda, o zaman sadece ES’leri istediğinde açıklık vardır – onları hatırda tutmak, her türlü durumda düşünmeden onların içine atlamak istiyorsun – bu, yapmak istediğin tek şey.
■ ES’ler olduğu zaman, daha uzun süre ES fışkırmalarının kederlenmeler periyodlarıyla değişeceği açıktır. Böyle bir fikir olduğu zaman, hatta kederlenmeler iktidarı tamamen ele geçirdikleri zaman bile ne pahasına olursa olsu nmücadele etmek sa’ları meydana geliyor, mesela, biçimsel pratikleri yapmak (yaşanmış hayatın her yarım saati için yazılı rapor, dakikalık fiksaj, duygusal cilalama, devreli algılama v.s.). Böyle faaliyetler takımına “acil tamirat çalışmaları cephesi” (aÇC) diyelim.fakat, ES’ler gittiği zaman, ma kaosu, ND’ler başlıyor ve, bir taraftan kederlenmeleri yaşamamak arzusu var, fakat diğer taraftan aÇC’yi uygulamak sa’sı da yoktur. ES’ler ve kederlenmiş periyodlarda onlar için ne pahasına olursa olsun mücadele etmek kararlılığı ne kadar daha sık ve daha kuvvetli bir şekilde tezahür etmişse, tezahür eden kederlenmeler şartlarında aÇC’yi uygulamak arzusu o kadar daha kuvvetli oluyor, ta ki sa’lar yeniden meydana gelene kadar. Bu arzuya “müdür yardımcısı” diyelim.
■ “ES’leri başkasından alıp benimsemek arzusu” pratikte çok büyük bir rol oynar. Bu, öyle bir arzu ki:
a) “onun gibi olmak istiyorum”, veya “onun tasvir ettiği şeyi yaşamak istiyorum”, veya “ondan şöyle bir niteliğini almak istiyorum” gibi kelimelerle rezonans eder;
b) Bütünlük sektörünün güçlü ES’leri (10 puanlı ıskalaya göre en az 7-8: sempati, fedakarlık, kendini verme v.s. – “Tasvirleriyle Birlikte ES’lerin Listesi” bölümüne bak.) ve başka ES’ler ile eşlik edilir.
Bu ne kadar şaşırtıcı olsa da, ES’leri başkasından alıp benimsemek arzusu, artık tanıdığın ES’lerin yanında, yenilerin, tasvirleri bu arzunun ona karşı ortaya çıktığı imajın tasvirlerine uygun düşen ES’lerin meydana gelmesine getirmektedir.
Algıları başkasından alıp benimsemek arzusunu, bizim “doğanın güçleri, doğa olayları, hayvanlar, bitkiler” olarak adlandırdığımız şeylere karşı da yaşamak mümkün. Bu durumda yeni ES’lerin meydana gelmesi için yeterli şart – “b” şartının yerine getirilmesi + mekanik ayırt edici şuuru giderme pratiklerinin yapılması, mesela, “nehirler değil, dağlar değil”, güveni devreli olarak değiştirme v.s. ES’leri başkalardan alıp benimseme teknolojisi daha ayrıntılı olarak kitabın devamında ayrı bir paragrafta anlatılacaktır.
Daha, “ES’leri başkasına aktarmak arzusunu” da ayıralım.
■ Sevinçli arzular uzun zaman ve yoğun bir şekilde tezahür ettikleri zaman, belirli bir anda benim “yönelime atılma” adını vermek istediğim bir durum meydana geliyor – objeye yönelik olan arzu sanki arka plana çekiliyor, fon bir arzu oluyor, ön plana ise “eğilim”, veya “zafer”, veya Yönelim sektörünün diğer parlak objesiz bir ES’i ortaya çıkıyor ve sa’lar ile kuvvetli bir rezonansa giriyor.
Yaşanan sa’nın gerçekleştirilmesine dair “ben bunu şu zamanda yapmak istiyorum” kelimeli fikirlerin ilgili imajlarla toplamına planlama diyelim. Planlama genellikle geleceğin senin onu nasıl planladığın gibi olacağından veya, eğer endişe yaşamaya alışmışsan – asıl planladığın gibi olacağından, emin olmanın mekanik olarak ortaya çıkmasıyla eşlik edilir. Şöyle veya böyle, sa’ları çok zayıflatan mekanik bir emniyet oluşuyor, bayağılık meydana geliyor. Sen sanki raya girmiş oluyorsun. Planlama esnasında geleceğin, senin sa’larına ve şartlara bağlı olarak, her türlü olabileceğinden kendine hesap vermek mümkün. Bu, planlama esnasında yoğun sa’lar yaşayabileceğine getirir, şartlar ise daha “koyu”, manaların tarif edilmez derinliğiyle dolu olmaya başlar.
“Öğrenmek arzusu” – birçok ES ile çok kuvvetli bir şekilde rezonans eden en güçlü sa’lardan biridir. “Öğrenmek arzusu” kavramı içine hem a) yeni kavramalara, sa’lara, ES’lere, ES’lere ulaşma teknolojilerine ulaşmak arzusu, hem b) yeni bilgileri edinmek arzusu (yabancı dilleri, her türlü bilim ve disiplinleri öğrenmek), hem de c) scuba diving, dağcılık, binicilik ve saire gibi yeni yatkınlıkları edinmek arzusu girer.
Öğrenmek arzusu, sıradan insanda çok güçlü ND’ler, şüpheciler, tembellik, yenilgi korkusu ile eşlik edilir. Bunun nedeni de şudur – çocukları en erken yaşından itibaren en kaba bir şekilde (kaba fiziksel bir zorlama, şantaj, tehditler, en çeşitli cezalar ve ceza korkusu, mefhumlar telkinine varıncaya kadar) okula, üniversiteye gitmeye, istedikleri şeyleri değil, “gereken” şeyleri öğrenmeye zoluyorlar. Sonuçta “öğrenilenler” derhal unutuluyor, öğrenme prosesinin kendisi ise, sevinç ve öntatma ile değil, bir işkence ile çağrıştırılıyor.
Şimdi öğrenmek arzusunu, onun bütün aydın kuvvetini yaşamak için, bu kederlenmelerden kurtarmak lazım. Bunun için, korkulara, stereotiplere ve mefhumlara aykırı olarak, öğrenmeye dair SADECE sevinçli arzulara uymak ve bütün öğrenme prosesi boyunca öntatmanın varlığını (mesela, net bir şekilde ayırt edilen öntatma içinde geçirilen zaman yüzdesinin 5 dakikalık fiksajı olarak) takip etmek lazım. Değerler sistemini değiştirmek lazım: esas faaliyet olarak öntatmanın yaşanmasını saymak, yan faaliyet olarak da – bilgilerin, yatkınlıkların edinilmesini. O zaman öğrenme, ES’lerin tam bir salkımlarıyla rezonans eden çok yoğun bir zevke dönüşür.
Öğrenmek sevinçli arzusunun gerçekleştirilmesi – “muhafızları” aşmak için mükemmel bir yöntemdir. Sevinçli öğrenme, biçimsel pratiklerle birlikte ES’lere giden yolda kederlenmeler duvarını delen kuvvetli bir mahmuzu oluşturur.
Öğrenme hakkındaki mefhumalrı incelemek ve onları dağıtmak, amaca uygundur. Öğrenmek sa’sına engel olan tipik mefhumlar:
1) “eğer başladıysan – bırakmak olmaz”. İstediğin kadar başla ve bırak. Bir şeyler öğrenmek sa’sı meydana gelince – başlıyorsun, o kaybolunca da – kesiyorsun. Bunun yanısıra, alışık olarak meydana gelen ND’leri gidermek lazım – öğrenmenin bitirilmemiş oladuğundan dolayı hayal kırıklığını, tamamlamadan bırakmış olduğundan dolayı utanmayı, KKD’yi v.s. Öğrenmeye asıl böyle bir yaklaşım katı bilgi ve yatkınlıkların edinilmesine getiriyor, bunun yanısıra, parlak bir şekilde yaratıcılık arzusu, açıklık tezahür ediyor, öğrenmek arzusu, ES arzusu kuvvetleniyor. Eğer öğrenmek sa’ları bir karışıklığı oluşturuyor, yani sonuçta katı yatkınlıklar oluşmayacak kadar birbirlerini değiştiriyorsa, bu, sa’ları bastırmak alışkanlığıyla ilgili geçici bir durumdur ve zamanla sa’lar güçlü ve sürekli oluyor.
2) “belirli bir amaca yönelmek lazım – öylesine, sadece zevk için öğrenmek budalalıktır. Hiçbir şekilde kullanamayacağın şeyleri öğrenmek aptalca bir şey.” Öğrenmekten gerçek bir zevki ancak bir şeyi asıl direkt şimdi öğrenmekten zevk yaşadığın için öğrendiğin zaman yaşıyorsun. Mekanik arzuları, “paragrafı sonuna kadar okumak” v.s. gibi arzuları gidermek lazım.
Eğer bir şeyin öğrenilmesi, başka bir sa’yı gerçekleştirmek için gerekli bir şart durumundaysa (mesela, başka sa’ları gerçekleştirmek için yeterince kaynak kazanmak sa’sı var, senin mesleğin ise ihtisası artırma gerekliliğini kastediyor), o zaman böyle bir motivasyon esinli (aydın), mekanik olmayan bir motivasyondur ve sonuçta gerekli olanı öğrenmek için sık olarak sevinli arzu meydana geliyor. Gene, kendi geçinme tarzını değiştirmek sa’sı meydana gelebilir.
3) “öğrenmek, gençlik zamanında gerek, benim yaşımda ise artık geç”. ES’ler içinde seyahat etmek gibi, öğrenmekten zevk yaşamak da hiçbir zaman “geç” değil. İhtiyarlık, tiritleşmişlik, marazm – zamanla kaçınılmaz olarak gelen bir şey değil, bu, ND’lerin, aptallığın, mekanik arzuların sonucudur ve insanlar için ihtiyarlık artık erken gençlik zamanında başlıyor. DYP ile uğraşan insan, kederlenmelerle beraber ihtiyarlığı da gideriyor.
03-01-06) Kertenkele, arzuları tiplere şu şekilde ayırmayı teklif ediyor:
Kederlenmiş (karartılmış) arzular:
1-kma: ND’lerle koşullanmış arzular. Ben, eğer endişe yaşıyorsam, her zaman kma meydana geliyor – endişeyi düşürmek için bir şeyler yapmak. Bu arzuların yaşanması her zaman ND ile eşlik edilir ve onların gerçekleştirilmesi, ya ND’lerin kuvvetlenmesine, ya da ND’lerin geçici zayıflaması ve, ES’ler ve sevinçli arzuların parıltıları olmayan kesif gri bir hal (aleladelik hali) ve memnunluk ile kısmen değiştirilmesine getiriyor. Böyle arzuları gerçekleştirmeme veya gerçekleştirmeme fikri, bu arzuyu gidermeden, yani onu sevinçli arzu ile değiştirmeden, ND fışkırmasına getiriyor.
1-kma: mefhumlarla koşullanmış arzular. Ben, eğer senin bir soruna cevap vermek zorunda olduğumu düşünüyorsam, o zaman ona cevap vermek arzusu meydana geliyor, fakat bunun yanısıra ben sevinci ve öntatmayı yaşamıyorum. Ben, mefhumsal olarak koşullanmış arzuların ayırıcı br özelliği olan kaygıyı yaşıyorum. Eğer ben bu arzuyu gerçekleştiriyorsam, çoğu kez kaygı düşüyor, gri bir hal (aleladelik hali), memnunluk meydana geliyor, fakat bu geçici bir durum, çünkü kaygıyı bu şekilde düşürerek ben sadece onu yaşamak alışkanlığını sağlamlaştırıyorum, onun için memnunluktan sonra kaçınılmaz olarak yeni 2-kma, yeni kaygı, çoğu kez öncekinden daha güçlü ve daha kesif bir kaygı, meydana gelir (aynı mekanizma, ND’leri 1-kma’yı gerçekleştirmekle düşürme durumunda da işliyor). 2-kma’yı gerçekleştirmeme fikri veya onu gidermeden gerçekleştirmeme, ND’lerin kuvvetlenmesine getiriyor.
3-kma: saf mekanik arzular. Ben, eğer çikolatayı görüyorsam, onu yemek arzusu meydana geliyor. Hayatımın önemli bir kısmı böyle arzuları gerçekleştirmekten ibaretti. Ben çoğu zaman, artık sevinçli arzuyu değil, mekanik arzuyu gerçekleştirdiğimden, yani zamanında durmadığımdan, kendime hesap vermiyordum. 3-kma’ların büyük bir kısmı – kısadır, yani birkaç saniye sürer ve onların gerçekleştirilmesi de birkaç saniyeyi ve dakikayı alabilir. Gerçekleştirilmesi birkaç saniye süren 3-kma’ları ben çoğu zaman asla farketmiyordum: kaşındı mı – kaşıdım, yanımdan bir adam geçti mi – baktım, surat gülüyor – cevap olarak gülümsüyorum v.s. Böyle arzuların gerçekleştirilmesi aleladeliğe, memnunluğa getiriyor, bayağılığı destekliyor. Giderme olmadan gerçekleştirmeme veya gerçekleştirmeme fikri, memnuniyetsizlik, aleladelik ile eşlik edilir.
4-kma: izlenim almak arzusu. 3-kma ve 4-kma, ben onları yaşadığım şekle göre birbirine çok yakındırlar, fakat 4-kma’lar daha güçlü, daha uzun sürer, daha yapışkandır, yani onların gerçekleştirilmesi daha fazla zaman alıyor. Onlar aleladelikten, can sıkıntısından meydana geliyor. Ben kanepede oturabilirm ve derken çikolata yemek, veya biriyle konuşmak, veya mağazaya gitmek arzusu meydana geliyor. Bu arzuların gerçekleştirilmesi her zaman kör gri bir hale (aleladelik haline), ES parıltısı olmayan bir memnunluğa getiriyor. Çoğu kez benim idefikslerim (yani, bütün karşı kanıtları dışa iterek ve çoğu kez bu arzuyu gerçekleştirmenin optimize edilmesine getirebilecek etkenlere dikkat etmeden, ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmek istenen arzular) – bunlar, ite 4-kma’lardır. Onlar idefiks oluyor, çünkü zararsız gibi görünüyorlar, onların 1-kma ve 2-kma olmadıklarına, demek, gerçekleştirilmeleri mümkün gibi olduklarına dair bir açıklık vardır. Bunun yanısıra, ben böyle anlarda, herşeyi – sesli iç diyalog, duygular, geri kalan arzular – bu arzuyu gerçekleştirmek için onda yeniden düzenlenen bir amok olduğumdan kendime hesap vermiyorum. 4-kma’ları gidermeden gerçekleştirmeme veya gerçekleştirmeme fikri, 3-kma olan duruma göre, daha kuvvetli bir menuniyetsizlik ve aleladelik ile eşlik edilir. Hatta çaresizlik duygusu meydana gelebilir.
Esinli (aydın) arzular:
1-ea: karışık arzular, onların yaşanması hem PD’ler, hem de zayıf ES’ler ile eşlik edilir. Şu an için ben onları EA’lardan sayıyorum, çünkü onları gerçekleştirmekten her zaman zehirlenme yaşamıyorum ve, eğer tam olarak istediğim şeyi gerçekleştiriyorsam, ES fışkırması meydana gelebilir. PD’ler ve ES’ler 1-ea’larda o kadar sık karıştırılmıştır ki, çoğu kez ben onları ayırt edemiyorum. Az önce bir öntatma vardı sanki, arzuyu gerçekleştirmeye başladım ve görüyorum ki, artık sadece menunluğu, veya kapılmış olmak PD’sini, veya kendimden hoşnutluğu yaşıyorum, öntatmanın olduğundan şüphe etmeye başlıyorum. Fakat başka bir kez benzer bir arzu (mesela, film izlemek arzusu) meydana geliyor ve ben yine öntatmayı kaydediyor ve kendimin samimi olduğunu düşünüyorum, sonra ise yine şüphe etmeye başlıyorum. 1-ea’ların %50’si, film izlemek, kitap okumak, hayvan fotoğraflı bir dergiyi gözden geçirmek gibi meşguliyetlere yöneliktir, diğer %50’si de – günlük meşguliyetlere: mesela, in için bir şeyler satın almak, gereksiz eşyayı çöpe atmak, kitapları toparlamak v.s. Böyle arzuların gerçekleştirilmesi, %50 olarak hayal kırıklığına ve aleladeliğe, can sıkıntısına getirir, %50 olarak da – hal, ya değişmiyor, yani PD ve zayıf ES karışımı kalıyor, ya da daha parlak ES fışkırmaları var, fakat önemli değişmeler meydana gelmiyor. 1-ea’ları mecburi gerçekleştirmeme ve gerçekleştirmeme fikri, aleladelik, hayal kırıklığı, memnuniyetsizlik ile eşlik edilebilir, ya da, tersine, öntatma, yönelme, 2-ea’yı yaşamak sevinçli arzusunu meydana getirebilir.
2-ea: onları şüphesiz esinli (aydın) olarak teşhis ettiğim algılarla eşlik edilen arzular. Kriterler: fiziksel olarak yaşana şeyler (hararet, mantol, bedenin çeşitli kısımlarında hoş bir anestezi, hoş bir doluluk, bütün bedende hoş bir genişleme hissi), fakat, bu fiziksel hisler olmasaydı da, gene bu anlarda ES yaşadığımdan şüphe olmazdı. Böyle arzuları gerçekleştirme fikri ve gerçekleştirmenin kendisi, eğer ona kederlenmeler karışmıyorsa, fiziksel hislerin güçlenmesiyle eşlik edilir, özellikle boğazda bir zevk ve bedenin genişlemesi hisleriyle. Böyle bir arzuyu gerçekleştirmede her adım, fiziksel hisler ve ES fışkırmalarıyla eşlik edilir. Eğer 2-ea’nın gerçekleştirilmesine kederlenmeler karışmadıysa, zehirlenme hiçbir zaman meydana gelmez, tersine – yeni esinli (aydın) arzular, yaratıcı fikirler ortaya çıkıyor, her tarafa birden koşmak ve birkaç sevinçli arzuyu aynı anda gerçekleştirmeyi öğrenmek istenir, çünkü böyle anlarda seçmek zor – ben şimdi asıl neyi gerçekleştirmek istiyorum. Böyle arzuların büyük bir kısmı pratik ile ilgilidir – bir buluşu kaydetmek, bir mesajı yazmak, bir kederlenmeyi inceleyip anlamak, kitap veya makale yazmak, sempatiyi doğurarak göğe bakmak; fakat, gene de gezmek, okşanmak, müzik dinlemek, ES dünyasına ait bir şeyler okumak. 2-ea’yı mecburi gerçekleştirmeme veya gerçekleştirmeme fikri, memnuniyetsizliğe neden olabilir, ama o kolay gideriliyor ve başka bir sevinçli arzu meydana geliyor.
3-ea: bu, bir akım olarak yaşanan bir eğilim ile eşlik edilen bir arzu. Şöyle bir imaj rezonans ediyor: sanki ben bundan önce var gücümle durgun suda kürek çekiyordum, şimdi ise beni güçlü bir akım yakaladı ve, sadece dümeni çevirmek kalıyor, o akımın kendisi beni götürüyor. Böyle arzuların yaşanması anlarında bir yönelme yaşanıyor, sanki bütün algılar tek bir yönde aralıksız akan büyük bir nehir oluyor ve bu hareket, çok sevinçli olan bir şeye yaklaşma gib yaşanıyor. Buna benzer bir şeyin zayıf şeklini ben, çokukken beni atraksiyon parkına götürdükleri zaman yaşıyordum: anın birinde ben yaklaşan uğultuyu duymaya başlıyordum ve, sevinç ve öntatma artıyordu. Her taraftan parka insanlar geliyordu, sabah zamanında onlar hepsi aynı yönde gidiyordu, sanki orada onları çeken bir mıknatıs vardı ve ben, onların hepsinin benzer şeyler yaşadıklarını düşünüyordum. İçimde herşey bir bekleyiş içinde hareketsiz kalıyordu. Oraya nihayet geldiğim zaman benimle olağan üstü bir şeyler meydana gelecek gibi geliyordu, oraya koşmak istiyordum. Daha bu yerde büyük bir yelken hissi oluyor – esen rüzgardan o azami derecede ileriye eğilmiş. Böyle arzuların gerçekleştirilmesi, eğer kederlenmeler karışmıyorsa, her zaman buluşlara, yeni ES’lere veya yönelimin ve fiziksel hislerin artmasına getirir. Böyle arzuları gerçekleştirmek imkansızlığı, ND’lere neden olmuyor, sadece hep o öntatmayı çağırıyor.
03-01-07) Üstün mutluluğun, güzellik duygusunun, sempatinin birbirleriyle rezonans etmeleri genellikle hayret uyandırmaz – bu, doğal bir şey gibi algılanır, çünkü bu algıların kendileri birbirlerine yakın gibi geliyor, halbuki, eğer buna taze bir bakış ile bakılırsa, hayret doğuyor – bunun işte böyle olması, rezonansın, mesela, üstün mutluluk ve sinirlenme arasında değil de, asıl şu yukarıda belirtilmiş duygular arasında meydana gelmesi şaşırtıcıdır.
Ancak daha da şaşırtıcı olan bir şey, rezonansın, mesela, üstün mutluluk ve samimiyet gibi birbirine o kadar benzemeyen algılar arasında meydana gelmesi! Bu kadar farklı algıların parlak parlak bir şekilde birbiriyle rezonans etmesi şaşırtıcıdır. Boşluk alanı ve herşeyden çekilmiş olma hali, ussal açıklık ve huzur arasındaki rezonans şaşırtıcıdır. Tasvirleri semantik bir bakış açısından tamamen farklı taraflara yönelik algılar, mesela, sadakat ve herşeyden çekilmiş olma hali, arasındaki rezonans şaşırtıcıdır.
Fiziksel keyfin asıl birbiriyle rezonans eden ES’lerden son derece hoş olması da şaşırtıcıdır! Bu şaşırtıcı ahengi daha canlı bir şekilde görmek için, kendine keyfinin şefkatten ve sinirlenmekten iyileştiğini, sadakatten de kötüleştiğini tasavvur et. Böyle bir durumda neler olurdu – tasavvur etmek bile imkansız.
Herhangi bir insanın “devlet” düzeni şöyledir: ülkede iktidar, resmi olarak “ben” adındaki diktatörün kıyafetini taşıyana aittir, bunun yanısıra, resmi kıyafetin, daimi bir esasa dayanarak, huzuruna girmek izni olan şahıslar (yani algılar) ve de ancak bazen onun huzuruna girmek izni alanlar vardır. Zaman zaman, dış güçlerin etkisiyle, diktatör kıyafetinin acemilerden herhangi birine geçebildiği olur.
İktidarın değişmesi, çok karışık ve hızlı bir şekilde oluyor – kıyafet, elden ele birkaç dakika veya hatta saniye içinde geçebilir.
Eğer kıyfete daimi giriş iznini aralarında en azından bir dereceye kadar uyum sağlamış olan şahıslar grubu alıyorsa, o zaman onlardan her birinin oluşturduğu siyaset pek o kadar çelişkili değildir ve böyle bir kişi “tutarlı”, veya “ısrarlı”, veya “amacından şaşmaz” v.s. diye adlandırılır, fakat bu halde bile durum çoğu zaman kuğu, ıstakoz ve turna balığını andırır.
“Ben” kıyafeti taşıyanlarının “birdirbir” oyunu aralıksızdır ve her biri kendisini tüm öncekilerinin kararlarından sorumlu sayar.
Şimdi algıların tasvirine dönelim.
Sıradan bir insanda hemen hemen bütün arzular – mekaniktir, ve bu durumda “ben” konusu hakkında düşünmek bile neredeyse imkansızdır – derhal yorgunluk, ND’ler ortaya çıkıyor. Durmak ve iktidar konusu üzerinde düşünmek sevinçli arzusu, sa’lar daha kuvvetli bir şekilde ve daha sık tezahür ettikçe, meydana geliyor ve güç kazanıyor.
Zamanın her bir anında bir şeyler yapılır ve yaşanır, üstelik daha çok alışılmış bir arzu daha az alışılmış olanına ağır basıyor, çok sık bir algı (alışkanlık) ise, hatta onu yaşamak için çok zayıf bir şekilde tezahür etmiş bir arzu olduğunda bile tezahür ediyor. Yeni bir arzunun bu alışkanlıklar çiti içinden kendine yol açması için ona, ya alışılmış arzulardan biriyle sıkı bir şekilde çağrıştırılmış olması, yani bu arzuların birinin gerçekleştirilmesine yönelik olması lazım, ya da onun son derece güçlü ve/veya ısrarlı olması lazımdır.
ES’ler (ES, açıklık, sa, EEH ve fiziksel heyecanlar) ve kederlenmeler (ND, aptallık ve yalan mefhumlar, ma, NEH) birbirlerinden o kadar uzak, birbirleriyle o kadar bağdaşmaz ki, ES’ler sağlamlaştıkça, iktidar sorunu kaçınılmaz olarak ortaya çıkıyor. İnsan ikiye ayrılıyor, iki parçaya bölünüyor. İktidar sırayla ND partisinden ES partisine geçiyor, üstelik onlardan hiçbiri, iktidara geçince, diğerinin kararlarını kesinlikle kabul etmek istemiyor. Onun için, ES’leri geliştirme pratiğinden uzak, dışarıdan bir seyirci durumunda olan birinin bakışı açısından böyle bir insan çelişkili, güvenilir olmayan biri olarak görünür. Az önce o seninle bir şeyler hakkında anlaştı, 5 dakika sonra ise anlaşmayı, onda sevinçli arzunun olmadığı gerekçesiyle, reddediyor. Fakat böyle bir kararsızlık ancak pratikçi sa’ları ve ma’ları net bir şekilde ayırt etmeyi öğrenene kadar oluyor. Saf olarak sa’lar da, başka sa’lar ile direkt onların gerçekleştirilmesinin ortasında ansızın değişebilirler, fakat gene de onların büyük çoğunluğu pekala sabit ve belirlidir, onun için pratikçide hatta çok uzun süreli sa’ları bile gerçekleştirmede hiçbir zorluk meydana gelmez.
Algıların tüm toplamının iki uzlaşmaz cepheye bölünmesi, bir şizofreni veya psikiyatride tasvir edilmiş başka bir şeyler değidir. Fark, patoloji sayılan ve ıztırap veren durumların, kederli algıların şu veya bu şekilde yeniden tertiplendiklerinden ibaret olmasındadır – bir ma toplamı, bir başka ma toplamına karşı gelmektedir, mefhumların birileri – bir diğerlerine. Mümkün olduğunca fazla ES yaşamak isteyen, bunun için pratik adımlar atan ve sonucu elde eden ve “ikiye ayrılmış olma” durumu ile karşılaşan herkes, bunun hatta çok çekici bir hal olduğuna tanıklık eder. Bu, eşit tarafların mücadelesi değildir, bu, hürriyeti kazanma mücadelesi imajıyla rezonans eder. Sık sık kısa bir zaman süresi içinde ES’lerin ND’lere sık dönüştüğü olur ve o zaman ES’ler bilinmeyen bir sebepten dolayı öyle yaşanır ki, bu, “canlı”, “gerçek”, “o” kelimeleriyle rezonans eder, kederlenmeler de – tersine. Böylece, ES’ler ne kadar daha sık ve daha parlak tezahür ediyorsa, o kadar daha fazla zevk ve diğer ES’ler kederlenmelerle mücadele prosesinin kendisinden meydana geliyor – bu hatta çok büyük bir çalışma ile verilse bile.
Ve, pratikte basıncı zayıflatmamak, sık orgazmlar yaşamamak (2-3 ayda bir seri orgazmdan daha sık olmamak) şartıyla, zamanla esinli fon (EF) aralıksıza daha da yakın olur ve ikili iktidar yeniden tek şahıs iktidarına dönüşür, ancak şimdi iktidarda, içine her algının başını sokabildiği “ben” mefhumunun boş bir teneke kutusu değil, ES’ler koalisyonu olacak. İlk başta insan bir, sonra o iki, sonra da tekrar birdir.
Yeni birleşmeye giden yolda sürekli şu aşağıdaki sorunu çözmek gerekliliği ortaya çıkacak: direkt şimdi bir bilgisayar oyunu oynamak ve memnunluğu ve menuniyetsizliği yaşamak arzusu veya Ramakrişna hakkında bir kitap okumak ve ES yaşamak arzusu üstün gelebilir. Direkt şimdi ya bir şey, ya da başka bir şey olacak. İşlerin durumunu değiştiren ve mekanik alışkanlıkların mutlak hakimiyetini bozan şey şudur: her halükarda bir şeyin veya ikinci bir şeyin veya üçüncü bir şeyin olacağına dair açıklık – her halükarda arzulardan bir tanesi, diğer arzulara üstün gelir. Bu açıklık, şaşırtıcı bir şekilde ES yaşamak sa’sını kuvvetlendiriyor. Mamafih, bu o kadar da şaşırtıcı değildir, eğer nereden başladığım hatırlanırsa: ES’lerin birbirleriyle rezonans etmek özelliği. Buradan, HER TÜRLÜ açıklığın ES yaşamak sevinçli arzusuna yardımcı olduğu açıktır. Onun içindir ki pratiğin bütün dalları için mefhumalrı, belirsiz anlam taşıyan kelimeleri ve saireyi giderme pratiği öyle büyük bir öneme sahiptir – ussal açıklığa ulaşma, açıklık-ES’i ile son derece güçlü bir şekilde rezonans eder ve bütün bunlar ES’leri yaşamak arzusunun terazi kefesine yatmaktadır.
“Meditasyon” terimi çok sık raslanır. Çoğu zaman onu güzel bir yem olarak kullanırlar ve, bu kelime ile asıl neyi belirttiklerini kendileri bilmiyor ve bilmek de istemiyor. Herhangi bir pratik ile gerçekten uğraşanlar bu kelime ile çoğu zaman tüm fikirler, arzular, duygulardan dikkatin döndürülmesini belirtirler, ki bunun esnasında onlar için çekici algılar meydana gelir. Böyle algıların tasvirleri sık olarak ES’lerle rezonans eder (bu, belirli yazara bağlıdır). Arzuların giderilmesini meditasyonu başarılı uygulamanın en önemli şartı sanırlar. Meditasyona dair birçok kılavuz kitaplarda hatta sonucu edinmek arzusunun bile meditasyon için bir engel olduğuna doğrudan işaret edilir. Bu, benim teklif ettiğim sa’ları üretme pratiğine açıkça ters düşmektedir ve ben bunu açıklamak istiyorum.
Eğer, sa’ları ve ma’ları ayıran dipsiz bir uçuruma dair bir açıklığa sahip değilsen, sa’ları ve ma’ları ayırt etme, birincileri üretme ve ikincileri giderme tecrübesine sahip değilsen, eğer sa’ların ES’ler ile rezonans ettiklerini, ma’ların da onlarla bağdaşmadıklarını bilmiyorsan, eğer hem alışkanlık olarak, hem de ma’ların gerçekleştirilmesi (bu arada sonuç arzusunun da, eğer onda mekanik oluşturanlar varsa) esnasında kaçınılmaz olarak meydana gelen ND’leri giderme pratiği ile uğraşmıyorsan, o zaman, tabii, ES’lerin tezahür etmesini ancak dikkatin bütün algılardan tam olarak döndürülmesi ile elde etmek mümkün. Bunun yanısıra, birincisi, meydana gelen ES’ler kısa sürelidir, sabit değiller, yüksek bir yoğunluğa ve keskinliğe ulaşmazlar, derinliğe (yani renklerin zengin spektrumuna) sahip olmazlar ve böylece bu yerdeki algılar toplamının tümüne önemli bir etkiyi edemezler, kederlenmeler için önemli bir karşı ağırlık olmazlar, bir alışkanlık haline gelemezler. İkincisi, böyle bir pratik her zamanki hayat tarzı ile bağdaşmaz, artık sa’lar ile dolu bir hayatı konuşmuyoruz bile, çünkü meditasyon için ayrı bir zaman ayırmayı gerektiriyor. Bundan başka bu, Yönelim sektöründen olan ES’lerin “meditasyonu” pratik eden birinde belirli bir sabitlikle asla tezahür edemediğine getirir, çünkü sa’lar – böyle ES’lerin en ilk “kıvılcımları”, onlar için en rezonans eden etkenlerdir. Üçüncüsü, meditasyon yapan biri, okyanus sahilinde oturan ve okyanusun sahile neler çıkaracağını bekleyen bir insana benzer, fakat, ES tezahür ettiğinde, o onu yakalayamıyor bile, onu kendi algı takımının devamlı bir parçası yapamıyor, çünkü bunun arzusunu gideriyor! O, sadece ES’in meydana geldiğini ve, onu yaşamak sa’sı şeklindeki destekten yoksun, hızla kaybolduğunu gözlemleyebilir. Böylece, meditasyon yapan, kendini, çekici algıları yaşamak alışkanlığının gelmesini on kat, yüz kat hızlandıran çok kuvvetli bir motordan mahrum ediyor.
DYP’yi pratik eden, şüphesiz, “meditasyon” ile de uğraşır – o, kederlenmeleri (bazen de sadece kederlenmeleri değil, sırayla bütün algıları da) giderir, uyanan şeylere “kulak verir”, fakat ES meydana geldiğinde bu ES’i daha kuvvetli bir şekilde, daha sık yaşamak için onunla rezonans eden sa’yı yaşar. O, bu arzuyu mekanik, karanlık arzulardan ayırır ve, onun yaşayarak, biçimsel pratikler yardımıyla onu üreterek, bu ES’i yaşamak alışkanlığının sağlamlaşmasının çok yüksek hızını elde ediyor. Yeni bir ES ilk defa tezahür edince, o hemen tasvirler ve fiksajlar yardımıyla ona sarılır. Bundan fazlası, biçimsel pratikler yardımıyla o, sabit ve yoğun ES’leri elde ediyor, yeni ES’ler yaşamaya başlıyor, yeni sa’lar meydana geliyor, ES’ler dünyasında seyahat başlıyor, hem onu gerçekleştirmek için hayatı “pratiğe” ve “pratik olmayana” bölmek gerekmiyor, bu, pratiğin etkililiğini feci olarak düşürür. DYP’yi pratik eden, pratik ile günde 24 saat uğraşabilir, hem de her türlü durum onun için idealdir!